Şu anda okuyorsunuz
POLYXENA ve HECUBA…

POLYXENA ve HECUBA…

POLYXENA ve HECUBA...

Eski zamanlarda yapılan savaşların sonunda kaybeden tarafın, özellikle de lider ailelerinin fertleri, karşı tarafın askerleri tarafından köle olarak alınırdı. Bu neredeyse bir adet haline getirilmişti. Öyle ki, insanlar kazanan tarafın ilk ganimetleriydi… Truva Savaşı hikayelerinde de, Truva Kralı Priam’ın karısı Hecuba ve en küçük kızı Polyxena , sırasıyla Agamemnon ve Odysseus tarafından köle olarak alınmıştı.Bu, köle alma adeti aslında kaybeden tarafın erkeklerini aşağılamak, onlara son darbeyi vurmak için yapılan bir hareketti… On yıl süren Truva savaşında ölen iki tarafın kahraman savaşçıları kadar, kadınları da kurban ya da köle olarak ziyan olmuştu… Bu kadınlardan biri oğlu Hektor’un cesedini Akhilleus’tan almak için yanına giden Kral Priamos’ a refakat eden en küçük kızı Polyxena’ydı. Fakat Akhilleus ilk görüşte Polyxena’ ya aşık olmuştu ve Kral Priamos’a Hektor’un cesedini ancak Polyxena karşılığında vereceğini söylemişti.Böylece Polyxena Akhilleus’un kölesi olmuştu. Ancak abisi Paris bir kaç saat içinde Akhilleus’u tek bir okla öldürmüştü… Akhalılar da Polyksene’yi Akhilleus’un mezarı başında kurban ederler… Hecuba’ya gelince; anlatılması en güç karakterdir “O…” Anaçtır, çok çocuklu kadersiz bir annedir Hecuba. Aynı zamanda bu anaçlığın verdiği bir öngörüye sahiptir. Oğlu Paris’e hamileyken, rüyasında yılanlarla kaplı ateşli bir meşale doğurduğunu görür. Bu rüya kahinler tarafından, Tanrıların bir işareti olarak kabul edilir ; Onlara göre bu çocuk yaşarsa Truva’nın düşüşüne sebep olacaktır. Paris doğduğunda, Hecuba O’nu öldürmesi için iki hizmetçiye verdi. Ama hizmetkârlar bu kadar korkunç bir eylemi gerçekleştiremez, ancak ölmesi için bir dağda tek başına bırakırlar ve o bir çoban tarafından bulunup büyütülür. Yıllar sonra, Paris Truva’ya döner ve tahmin edildiği gibi şehrin yıkımına neden olur… Homeros; “Troyalı Kadınlar” ve “ Hecabe” tragedyalarında onun acılarının dibini gösterir insanlara. Hektor’a Akhilleus’la teke tek savaşmaması için yalvarır, ancak dinletemez. Tragedyanın başlarında tatlı dilli, ağırbaşlı bir anne olan Hecube, Homeros’un ölümünden sonra saldırgan, tahammülsüz bir kadın olur… Kral Priamos ve Hecube, Hektor ölüpte yerlerde sürüklenince, kendilerini yerden yere vururlar, topraklara bulanır, akıllarını yitirecek hale gelirler. Hecube başlar ağıt yakmaya; “Bak anana yavrum, talihsiz anana, Senin acını göreyim, öldüğünü göreyim de, Bundan böyle nasıl yaşayayım ben nasıl? Gece gündüz yüreğimin ışığıydın bu şehirde, Troyalı kadınların, erkeklerin gücü, desteği, Bir Tanrı gibi selamladı yavrum onlar seni, Sen onların büyük şanıydın sağ iken, Ama yavrum, kederle ölümün elindesin şimdi…” Oysa ki acılarının devamı vardır, başka anadan doğma oğlu Polydoros’un canını emanet ettiği kişilerin almış olması, Hektor’un ölüsünü almak için feda edilen Polyxena’nın gözünün önünde Akhilleus’a kurban edilişi IO’nu çileden çıkarır. Saçını başını yolar, kendinden geçer. O artık saldırgan, nefret dolu, öç alma duygusuyla yanıp tutuşan bir annedir… Hecube Akhalılar tarafından esir alındığında çoktan ruhu bedeninden ayrılmış, içindeki sönmeyen kin ateşiyle kavrulmuş, kendinden önce giden evlatlarının acısıyla, yaşamaktan vazgeçmişti zaten…

* Tablo Fransız ressam Merry-Joseph Blondel tarafından 1814 yılında tamamlanmış “ Hecube ve Polyxena” adlı resimdir. Eser Los Angeles “County Museum Art” da sergilenmektedir…

Azra Erhat – “Mitoloji Sözlüğü…”

Sedef DİNKÇİ

Bu içeriğe tepkiniz nasıl oldu?
Bayıldım
0
Kızgın
0
Komik
0
Şaşkın
0
Üzgün
0
Henüz yorum yok. İlk yorumu siz yapın!

Bir cevap bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

Türkiye'den ve Dünya’dan kadınlara öncelikli olarak, bütün kesimi ilgilendiren haberler tarafımızca bizzat yapılmaktadır. La Femme Nicomedia bir markadır. Her hakkı saklıdır. Bu websitesinde yer alan hiçbir metin/haber izin almadan kopyalanamaz.

Yukarı Kaydır