Şu anda okuyorsunuz
NÜWA’NIN DENİZ AŞKI…

NÜWA’NIN DENİZ AŞKI…

NÜWA'NIN DENİZ AŞKI..

Bazı trajediler o kadar naif anlatılır ki, belki gözünüzden değil ama yüreğinizden akan yaşlarla ortak olursunuz hikayeye… Bir Çin mitolojisi olan bu hikayede ana figür “Jingwei kuşu” olmasına rağmen beni, onun özü olan “Prenses Nüwa” daha çok etkilemiştir… Yaşam döngüsünün anlatıldığı bu hikayenin benzeri bizim topraklarımızda da, dönüşümün, yenilenmenin özüne inancı işaret eder… Bundan 4 bin yıl önce, güneşin doğduğu yerde yeryüzünün büyük bir kısmını yönetmekte olan İmparator, hem Doğu topraklarının, hem de Doğu denizlerinin hakimidir. Çok sevdiği 4 de güzel kızı vardır, ancak o kadar çok işi vardır ki, kızları bu yüzden sarayın dışını hiç görmeden büyürler. Fakat en küçük kızı Prenses Nüwa, her gün aynı soruyu sorar İmparator’a; “dadım Ti-Yu’nun anlattığı, sesini duyduğum, kokusunu hissettiğim denizi bu gün görebilecek miyim?” Nüwa, İmparator Yandi’ nin göz bebeğidir. En akıllı ve sevgi dolu kızıdır, sarayın bahçesi her büyüdüğü yıl ona dar gelmeye başlar. Ağaçları, kuşları, denizi anlatsınlar ister bütün saray halkından… Bir gün imparator, kızı Nüwa’yı da yanına alarak Doğu Denizi’nde geziye çıkar. Saraydan dışarı uzaklara hiç gitmemiş olan Nüwa uçsuz bucaksız, masmavi açık denizi görünce küçük kızın yüreği heyecanla dolar. Bütün gün sahil boyunca koşar, gelgit havuzlarından deniz kabukları toplar, uysal dalgalarla oynar Prenses. İmparator kızının bu heyecanlı sevincini gördükçe, hazla karışık bir övünç duygusuna kapılır. Eve dönme vakti geldiğinde Nüwa, ufka dayanan enginliğinden ve gökyüzü ile birleşen renginden büyülendiği denize gözyaşlarını döker… Döndükten sonra Nüwa, Sarayda herkese yaşadıklarını anlatır, denizin içindeki balıklar, üstünde uçan kuşlar, ağaçların denize uzanan dalları, topladığı kabuklar, taşlar ve tüm bunlara gideremediği özlemi… Nüwa aynı güzellikleri yaşayabileceği zamanları bekledi bir müddet, ama babası ülkenin yönetimiyle meşgul olduğu için kızıyla tekrar denize gitmeye vakit bulamıyordu… Ve Nüwa bir daha denizi göremeyeceği fikrine kapılarak, bir gece gizlice Saraydan kaçıp Doğu Denizi’ne giden yolu tek başına geçti… Yol bu sefer çok uzundu, Nüwa denize ulaştığında, yeni doğan güneş denizi altın gibi parlatıyordu. Taptaze ve huzurlu hava Nüwa’yı mest etmişti. Kıyıda duran kayığa binip güneşin yükseldiği noktaya doğru gitmek istedi, kendince kıyıdan güneşe doğru yol alıyordu fakat, aslında okyanusta sürüklenmeye başlamıştı. Su ona o kadar huzur vermişti ki, gözlerini kapadı ve denizin sesini dinlemeye başladı. Ancak çok geç olana kadar etrafında şiddetli bir fırtınanın büyümekte olduğunu farketmedi… Birden bire esen kuvvetli rüzgarla kendine geldi, denizin ufukla birleştiği yerden dağ yüksekliğinde dalgalar üzerine doğru geliyordu. Yükselen deniz kayığı alabora edip, Nüwa’yı denizin içinde yutmuştu. Nüwa çaresizce çok sevdiği denizin derinliklerinde boğularak can verdi… Ancak birden denizin üzerinde beyaz gagalı, kırmızı ayaklı, karga büyüklüğünde, başı renkli tüylerle kaplı bir kuş belirdi ve kabaran dalgaların arasından göğe yükseldi. Bu Nüwa’nın yeniden hayat bulan ruhuydu. Öttüğünde çıkardığı ses olan “Jingwei” daha sonra kuşun adı olacaktı… *Hikayenin bu kısmında Anadolu’da meşhur olan kuşçuluk ve kuşlar hakkında anlatılan pek çok benzer öykü olduğundan bahsetmek isterim. Bilhassa “guguk”, “ibibik” ve “yusufçuk” gibi kuşlar hakkında anlatılanlar çeşitli hikayeler vardır. Bu öykülerde de masum bir çocuk veya gencin ölümüyle bir kuşun vücudunda tekrar hayat bulduğuna inanılır. Türkiye’nin her bölgesinde anlatılan hikayeler birbirinden farklılık gösterse de kuşa dönüşme figürünün benzerliği ilgi çekicidir. Hazin olayı öğrenen İmparator Yandi, en küçük, en sevdiği, en akıllı Prensesini kaybedince harap olmuştur. Soluğu Doğu Denizi’nde alan imparator bir kayanın üstüne oturup tek başına günlerce yas tutar. Yandi’nin dünyanın yarısına hükmeden kudreti biricik kızını geri getirmekte aciz kalır… Öte yandan Jingwei kuşu dut ağaçlarının yoğun olduğu kuzeydeki Fajiu tepesine uçar ve gelecekte denizin masum insanlara zarar vermesini engellemek için denizi dolduracağına dair intikam yemini eder. Ve böylece her gün “Jingwei” kuşu görevini tamamlamak için ince dal parçaları ve çakıl taşlarını Fajiu tepelerinden denize taşır… İlk başlarda deniz bu küçük kuşun beyhude çabalarına gülüp geçer. Ancak zamanla kuşun denize çakıl ve ince dal parçalarını atmayı kesmeyeceğini anlayan Doğu Denizi bu duruma sinirlenerek Jinwei’e; “Aptal olma! Bir milyon yıl bile geçse sen beni dolduramazsın” der. Bunun üzerine Jinwei, milyonlarca yıl sürse bile buna devam edeceğini söyler… Bugün Jingwei kuşu Doğu Denizi’ne küçük dal parçaları ve çakıl taşları atmaya hala devam ediyor…

“Jingwei kuşunun denizi doldurması” hikayesi, ilk çağlarda insan ve doğa arasındaki mücadeleyi anlatır. O zamanlarda insanların doğaya karşı kendilerini koruma gücünün zayıf olmasından dolayı, deniz zaman zaman insanların canları ve mallarına tehdit oluşturuyordu. Bu nedenle, insanlarda denizi doldurma isteği doğdu. Jingwei kuşu da insanın denizi altetme kararlılığının bir sembolüdür. “Jingwei’nin taşlarla denizi doldurması” deyimi, insanın zorluklara boyun eğmeyip, yorulmadan mücadele etme yönündeki iradesini tasvir etmek için kullanır….

Çin Mitolojisi – “Nüwa Goddness”

Sedef DİNKÇİ

ninni
Bu içeriğe tepkiniz nasıl oldu?
Bayıldım
1
Kızgın
0
Komik
0
Şaşkın
0
Üzgün
0
Henüz yorum yok. İlk yorumu siz yapın!

Bir cevap bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

Türkiye'den ve Dünya’dan kadınlara öncelikli olarak, bütün kesimi ilgilendiren haberler tarafımızca bizzat yapılmaktadır. La Femme Nicomedia bir markadır. Her hakkı saklıdır. Bu websitesinde yer alan hiçbir metin/haber izin almadan kopyalanamaz.

Yukarı Kaydır