Şu anda okuyorsunuz
Göknil Kongurtay’ın hayalleri ve kitapları üzerine

Göknil Kongurtay’ın hayalleri ve kitapları üzerine

söyleşi

Özel Körfez Marmara Hastanesi yöneticisi, sağlıkçı Göknil Kongurtay’ın sanat yönünü satırlara yansıttık

La Femme Nicomedia Gazetemizin bu söyleşisini ilgiyle okuyacağınıza eminiz.

Sizi tanıyabilir miyiz?

Göknil KONGURTAY:

1970 Gölcük doğumluyum. Şu anda Değirmendere’de yaşıyorum. İlk, orta ve lise tahsilini Gölcük’te tamamladım. Marmara Üniversitesi’nde üniversite hayatıma devam ettim. Sonrasında Marmara Üniversitesi ve çeşitli hastanelerde, SSK İzmit’te ve Gölcük Devlet Hastanesi’nde çalıştıktan sonra özel bir sağlık kuruluşunda yönetici olarak çalışmaya devam ediyorum.

İlk kitabın ismi neydi? İkincisi nedir?

Hayal defterim 1. Hayal defterim 2. İlk kitabın devamı niteliğinde. İlk kitapta bir farkındalık yarattık ve bu kitabın sonu henüz yazılmadı demiştik. Defterin bittiği yerde ilk kitabı yayınladık. Bu ikinci kitapta bitti. Kitabın sonu yazıldı.

Biraz içeriğinden bahsedebilir misiniz?

Çıkılan turistik Doğu Ekspresi seyahati. Ankara’dan başlayan ve Kars’a kadar süren bir yolculuktu. Kars’ta bir gece kaldıktan sonra tekrar Kars’tan Ankara’ya geri dönüş yolculuğu. Muhteşem bir yolculuk herkese tavsiye ederim. Gerçekten hayallere eşlik edecek bir yolculuktu. Bu yolculukta yaşananların normal hayata aksedişi ve bunların devamı. Yolculuk sırasında, orada kurulan hayallerden sonra hayatın devamlılığını anlatıyor.

Kitaplar, hayallerinizin dışında izlenimlerinizi de içeriyor mu?

Tabi kitabın içerisinde Doğu Ekspresi’nin rotasıyla ilgili değerlendirmeler de yapılıyor. Ondan sonra seyahatin güzelliğinden de bahsediliyor. Ama daha çok oradaki Betül hanımın kendi iç dünyasında yaşadıkları anlatılıyor.

Kitap yazma fikri bu geziyle mi başladı yoksa daha önceden böyle bir niyetiniz var mıydı?

Kitap yazmakla ilgili sadece her sağlıkçının olduğu gibi; hani sağlıkta yaşadığımız anılarımızı kitaplaştırmak bizim hayalimizdir. Ama hiç adım atmadım. Seyahat sonrasında duygularımı; yazarak daha iyi ifade ettiğimi fark ettim. İçimden geçenleri yazmaya başladım. Dedim ki yazarsam gerçek olacak. Günlük yaşadığım olayları yazmaya başladım. Pandemi sürecinden önce başladığımız; kitap yapalım mı, yapmayalım mı? Telaşına girdik ve kitap yapmaya karar verdim. İlk defterimin bitiminde. İkinci defter de yarılanmıştı o zaman. Ondan sonra dedik ki ikinci defteri hiç karıştırmayalım. Yayıneviyle anlaştıktan sonra yayınlanma süreci başladı. İmza günü hazırlıklarımız başladı. Tarihi Ankara Garı’nda çok güzel bir imza günümüz olacaktı. Pazar günüydü, çarşamba pandemi ilan edildi. Şanssızlık oldu. Pandemiyi atlatalım el birliğiyle, her şeye kaldığımız yerden devam ederiz inşallah.

Üçüncü kitap hazırlığınız var yanılmıyorsam.

İlginizi Çekebilir

Üçüncü kitabım yazım aşamasında. O; “Babama Mektuplar”. İsmi belli, şimdiden konuldu. Babamı çok küçük yaşta kaybettiğim ve çok aşkla ona bağlı olduğum için. Genelde mezarı başında onunla konuşmayı tercih ederdim. Bunu mektuplaştırmayı denedim. Mesela ilk mezuniyetimi göremedi babam. Ona söyleyeceklerim vardı. Beni istemeye geldiklerinde babam göremedi. Düğünümde ilk dansımı babamla yapamadım. Ve bu zamanda içimde birikmiş cümleler, mektuplarıma yansıdı. O mektupları yani küçük küçük notlarımı derleyerek, genişleterek bir kitap haline getiriyorum şu anda. Yazım aşamasında. Muhtemelen bu yıl ağustos ayında o da yayınlanmış olacak. Sonrasında dördüncü kitabın da konusu belli. Güney Ekspresi var. Kurtalan son durak diye çocuklarım var benim. Hepsi lise çağında ve Kurtalan’daki çocukların okuması için kendi içlerinde verdikleri bir mücadeleleri var. Kurtalan’a sekiz tane kütüphane kurmuşlar. Dokuzuncu kütüphanelerini buradan arkadaşlarla el birliğiyle toparladığımız kitaplarla kurmalarını sağladık. Ve ben eğer ki ekspresler hizmette olsaydı; şu an TCDD hepsini durdurdu, ekspresler seferlerine başladığında onların yanına gidip, bir ayımı onlarla geçirerek, onların; bizim burada görmediğimiz zorluklar içerisinde nasıl bir okuma savaşı verdiklerini, okuma uğruna küçücük yüreklerinin nasıl büyük adımlar attığını kitaplaştırmak istiyorum.

Edebiyata ve sanata düşkün olan gençlere tavsiyeleriniz var mı?

Olur mu olmaz mı? Demesinler. Herkesin bence bir başucu defteri olmalı. İçinden dökülen tüm cümleleri defterlerine yazsınlar. Mutlaka eninde, sonunda çok güzel eserler ortaya çıkacaktır.

Bildiğim kadarıyla bir kütüphaneniz var ama depremde kayıplarınız olmuş.

Evet depremde 1500 civarında kitabımı kaybettim. En üzücüsü buydu benim için. Elbette giden canlarımız oldu. Onlara çok üzüldük. Kitaplar benim için çok özeldir. Babam çok fazla kitap okurdu. Oradan gelen bir alışkanlık sanırım. Ben gece kitap okumadan uyuyamam. Uyumak için insanlar süt içerler ya ben kitap okumayı tercih ederim. Kaybettiğim kitapların içlerinde küçük notlar vardı. Altı çizilmiş satırlar vardı. Aynı kitapları bulmak mümkün ama o alınmış notlara ulaşmak mümkün değil. Ben sahaflardan kitap almayı çok severim. Neden mi? Sayfaları açarsınız oradan bir papatya çıkar. Küçücük bir not çıkar. O kitabı okuyanın dünyasına gidersiniz; kitabın dünyasından çıkıp. Bunları yaşamak bana çok mutluluk verir. O yüzden okunmuş, el değmiş kitapları çok severim. Benim kitaplarım da öyleydi. Şu anda da 1200’e yakın kitabım var. Bunların yaklaşık 400 tanesi babamın kitapları. Senelerdir annemim sığınağında duran; onları değerlendirmek istedim. Kendime ait okuma odam, huzur odam olsun istiyordum. Huzur odamı yarattım. Babama ait kitapları okumuştum. Hatta diyorum ki ben bunları yeniden okumaya başlayayım.

Röportaj: Ufuk BAĞAN

Bu içeriğe tepkiniz nasıl oldu?
Bayıldım
2
Kızgın
0
Komik
0
Şaşkın
0
Üzgün
0
Yorumu gör

Bir cevap bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

Türkiye'den ve Dünya’dan kadınlara öncelikli olarak, bütün kesimi ilgilendiren haberler tarafımızca bizzat yapılmaktadır. La Femme Nicomedia bir markadır. Her hakkı saklıdır. Bu websitesinde yer alan hiçbir metin/haber izin almadan kopyalanamaz.

Yukarı Kaydır