Şu anda okuyorsunuz
ETİYOPYA

ETİYOPYA

kemal

Tarih 25 Eylül 2010 ,Yer Atatürk Havalimanı

Yine heyecan dorukta…Çünkü, yine Türkiye’den, Etiyopya’ya gidecek ilk Turistik kafilenin içindeyiz. Merak, bilinmeyene yolculuk, başımıza gelebilecek garip olaylar, geri dönebilecek miyiz endişesi…Hepsi birbirine karışmış, garip bir ruh hali…Anlayacağınız heyecan tavan yapmış durumda.

THY ile direkt Addis Ababa’ya hareket ediyoruz. Geceyi uçakta geçireceğiz. Gel de uyu sıkıysa, ya kaptan rotayı şaşırırsa. Bizim Hanım gözünü bir saniye bile kırpmıyor. Sürekli televizyon ekranından ( sanki ikinci kaptanmış gibi ) rotayı takip ediyor. Neyse ufak tefek sarsıntılarla fazla sorun çıkmadan Addis Ababa’ya iniyoruz. Derin bir oh çektikten sonra bizi bekleyen otobüsle otelimize gidiyoruz.

Uzun uçak yolculuklarında jet lag oluşabilir. Jet lag, çoğunlukla uzun süreli uçuşlar sonrasında ortaya çıkan, vücudun biyolojik saati ile iniş yapılan yerin saatinin uyuşmaması nedeni ile yaşanan bir rahatsızlıktır. Bu nedenle sarhoş gibiyiz. Bir yerler dolaşıyoruz ama hayal meyal hatırlıyoruz.

Daha sonra Adının MESKEL FESTİVALİ olduğunu öğrendiğimiz bir kutlamanın içinde buluyoruz kendimizi.

Tabiatla dini geleneklerin iç içe geçtiği bir festival Meskel. Etiyopyalı Ortodoks Hristiyanlar inançları gereği Hz. İsa’nın gerçek “haç”ının bulunduğu, milattan 4. yüzyıldan beri kutluyorlar.  Bu yıl bulunduğu iddia edilen bu haç için sembolik olarak ülkenin en yüksek dağlarından Chom’aa Dağı’nın tepesine 52 metre yüksekliğinde çelikten bir haç yapılmış. Bir kısım Etiyopyalılar yeryüzünün en büyük haçlarından biri olan bu haçın gölgesinde de Meskel bayramını kutluyorlar. 

Meskel festivaline “Damara Bayramı” da deniliyor. İnsanlar gündüz kutlamalardan sonra evlerine çekiliyor. Geleneksel incura ekmeği ve tips adı verilen et yemeği aile üyeleri ile birlikte yenilerek kutlama devam ediyor. Bazı aileler birbirlerini ziyaret ediyor ve bayramlaşılıyor.

Festivale bütün etnik guruplar birlikte katılıyorlar. Ortadoks, müslüman, hıristiyan v.s farketmiyor. Amaç bütün renklerin ve dinlerin ortak temsili olması.

Çok renkli görüntüler vardı. Benim için bulunmaz bir fırsat oldu. Fotoğraf çekmekten neredeyse kendimi kaybediyordum. Her taraf bir fotoğraf karesiydi adeta. Çok mutluydum çok. Merasim büyük bir coşku ve disiplin içinde devam ediyordu .Orta yerde yakılan devasa ateş etrafında insanlar dualar, danslar ediyorlardı. Bando insanları coşturan marşlar ve şarkılar çalıyordu.

Gecenin bir vakti dağılma sırasında insanlar birden hareketlenince, ezilmemek ve kaybolmamak için sıkıntılı anlar yaşadık. Ertesi gün Etiyopya Ulusal müzesini gezdik. Burada çok önemli bir konu vardı.

Etiyopya için insanlığın beşiği derler….İşte nedeni.. Müzenin en önemli parçası Lucy. Lucy, 1974’te Hadar’daki Avaş Vadisi’nde 3,2 milyon yıllık olduğu saptanan ufacık bir dişi insanımsıya ait iskelet parçaları bulununca bilim ve tarih dünyasının tüm teorileri altüst oldu. Lucy, insanoğlunun tahmin edilenden 2,5 milyon yıl önce yürümeye başlamış olduğunu gösteriyor olması sebebiyle çok büyük önem taşımakta ve Darwin’in evrim teorisinin kayıp halkalarından biri olarak kabul edilmekte. Orjinal adı Denkenes olan bu iskelet 1974 yılında bulunduğunda kazı alanında Beatles’ın Lucy şarkısının çalıyor olması sebebiyle Lucy olarak anılıyor. Öte yandan, 5 milyon yıllık fosil Ardi, en az Lucy kadar önemli olsa da hanım kızımızın popülaritesini geçememiş.

Bütün otoriteleri şaşkına çeviren bu olay, insanlık tarihinin gelişimine ışık tutacak bulgulara gebe. Bilim insanları artık Etiyopya’yı dünya uygarlıklarının başlangıcı olarak kabul etmek zorunda kaldılar. Dünya tarihi yeniden yazılmaya başlandı. Ertesi gün Etiyopya’nın kuzeyine doğru yol alıyoruz. Epeyce de yükseliyoruz…Sis var ara sıra yoğunluktun yağmur gibi çiseliyor…Çok değişik bir yerleşim yeri. Konik evler var. Neyse ben alacağımı fazlasıyla alıyorum…

Sonraki gün esas yolculuk başlıyor. Güneye doğru Rift Vadisi boyunca yol alacağız. Nasıl yani, öğrendiğimize göre yol yok ki, nesini alacaksın!           

Otobüsümüzü değiştirip 4 er kişi 4×4’lere biniyoruz. Paldır küldür, kimi zaman kafamız tavana ,kimi zaman kıçımız oturma minderine çarparak ,toz duman içinde tarlaların içinden yol alıyoruz. Ara sıra iniyor, suyun derin yarıklar bıraktığı dere gibi yerlerden geçerken jeep’i omuzluyoruz. Ha ha ha haha eğlenceli ve ızdıraplı bir yolculuk.

İşte ben buna gerçek gezi derim. Macera, Adrenalin, kaybolan diğer jeepler. Bekleyişler, Küçük köylerin içinden geçerken bir toz bulutu gibi arabalara koşan çocuklar, Canlarım benim, bizi uzaydan gelen yaratıklar gibi izliyorlardı. Allah’tan tur bizi İstanbul’da bilgilendirdiği için hazırlıklıydık. Şekerler, Lolipoplar, defter kalemler devreye giriyor, her çocuğun yüzünde gülücükler açıyordu. Bu da bizi çok mutlu ediyordu.

Tur demişken, bir gezgin olarak naçizane tavsiyem, Bilinmeyen bir coğrafyaya seyahat edecekseniz, mutlaka çok güvenilir bir tur şirketini tercih edin. 5 lira fazla olsun, inanın, aldığınız hizmet karşılığı zaten onu hak ediyordur.

Bu konuda FEST TRAVEL ve sahibi FARUK  PEKİN’i tek geçerim. Gerçek bir turizmci, ilkeli, dürüst, güvenilir bir insan.

İkinci bir tavsiyem, pazarlardan 5-10 liraya alacağınız “beli lastikli basma uzun entari” İnanın vatanı kurtarıyor. Uzun ve belirsiz bir coğrafyada (Özellikle Afrika’da) seyahat ediyorsanız, biraz erkekçe bir tabir olacak ama “radyatör su kaynatıyor, hele bir de prostat sorunu olan yaş almış yolcular varsa ikide bir çiş molası vermek zorunda kalıyorsunuz. Etrafta ağaçlık bir yer de yoksa işte tiyatro orada başlıyor. Erkekler sağ tarafa, kadınlar sol tarafa marş marş modu:)))Neyse erkekler arkasını dönüyor, diz çöküyor, gez-göz- arpacık nişan al vaziyetinde ihtiyacını hallediyor. Kadınların sıkıntısı burada başlıyor. Ağaç yok, tepe yok ne yapacak, işte pazardan aldığı O 5 -10 liralık basma entari cankurtaran gibi imdada yetişiyor. Kafadan geçirdiği gibi çömeliyor, yaylalar, yaylalar türküsü eşliğinde sorununu hallediyor. İş bittikten sonra hiçbir şey olmamış gibi katlayıp koltuğunun altına koyup, aracına dönüyor.

Gezginseniz bunlar en güzel ve en komik hatıralar olarak aklınızın bir yerlerinde kalır.

Kaldığımız yerden devam edelim….

Rift Vadisi boyunca güneye doğru ilerliyor ARBA MİNÇ’e ulaşıyoruz.

Burada Rasta topluluğunun yaşadığı Şaşemene köyü var     

Şimdi de Rasta Topluluğu ile ilgili biraz bilgi verelim.

Vikipedia

Rastafarianizm, Etiyopya‘nın son imparatoru olan Haile Selassie‘yi (Ras Tafari Makonnen: Veliaht Tafari Makounnen) Tanrı‘nın dünyadaki yansıması olarak gören dinin ve bu dine bağlı olarak ortaya çıkmış olan inanış ve düşünce biçiminin adıdır. Marcus Garvey de bu dinin peygamberi olarak görülür. Buna karşın, ne Haile Selasiye, ne de Marcus Garvey kendilerini bu dinle ilişkilendirmişlerdir. Bob Marley‘in de mensuplarından biri olduğu bu dinin kurucusu Leonard Howell olarak bilinir.

Mısır kökenli Ra dinlerinin Hristiyanlık ve Musevilik ile karışımından oluşan bir dindir. Musa‘nın asıl yol gösterdiği kutsal kavimin Siyahlar, özellikle de Etiyopyalılar olduğunu savunur. Rastafaryanizm’de vadedilmiş topraklara Zion (bir anlamda cennet) denilmektedir. Rastafaryanlar kendi içlerinde birçok kola ayrıldıklarından değişik inanışlara ve Jah kavramına sahip olabilirler.

Bu dinin ilahileri daha sonraları Jamaika‘da reggae müziğine kaynaklık etmiştir.

Rasta’nın renkleri siyah, kırmızı, sarı ve yeşildir. Kırmızı, yeşil ve sarı renkleri Etiyopya bayrağı, siyah Afrika halkını temsil eder. Her bir rengin kendi anlamı vardır ve bunlar Rastafaryanlar için çok önemlidir. Sarı bütün altın, mücevher ve hazineler içindir. Yeşil insanların, üzerinde yürüdüğü dünyadır. Kırmızı ise siyah halkın dökülen kanıdır.

Çoğu Rasta, eski ahit’in kural koyduğu yiyeceğe uygun yerler. Etin sınırlı türlerini yerler. Kabuklu deniz hayvanı ve domuz eti yemezler. Diğerleri bütün etlerden çekinirler. Nazirite yeminini kabul eden akımlardır. Alkol kullanımını genellikle zararlı olarak görürler ve marijuana kullanımını faydalı bitki olarak sigara şeklinde içerler. Aynı zamanda Rastafari dininde vücudun toprağa tek parça girmesi gerektiğine inanılır.

Rastalar saçlarını taramaz ve kesmezler bu şekilde uzayan saçlar bir süre sonra Dreadlock isminde saç yaparlar. Rastalar bu şekilde Jah‘ın uzun tırnaklarıyla bir gün onları yeryüzünden alıp Zion’a götüreceğine inanırlar. Günümüzde Dreadlock şeklindeki saçlar trend haline gelmiştir ama çoğu Rastafari bu saçın stil olarak kullanılmasına karşıdır.Daha fazla bilgi,

Şimdi gelelim BOB MARLEY’e, Rastafaryanizmde çok önemli bir figür olan Bob Marley,Yaptığı şarkılarla bu inanışın dünya çapında yayılmasına öncülük etmiştir.Şarkıları dilden dile söylendikçe hareket büyümüş ve yeni üyeler kazanmasına vesile olmuştur.

Rastafaryan inancında önemli değerler.

  1. Rastafari’lerin hepsi ‘marijuana’ içmez deseler de Aslında tütün mamülleri kullanmazlar ancak kendilerini geliştirmek için Marijuana içerler.
  2. Halie Selassie, onlar için İsa’dan sonra gelen ikinci Mesihin ta kendisidir.
  3.  Ital Diyet
  4. Bedeniniz bir tapınak
  5. Onlara ‘Rastafaryan’ demeyin
  6. Baskıcı ve bölücü sisteme karşı bir başkaldırış
  7. Afrika’ya dönüş
  8. Kendilerine özgü bir dilleri var; Lyaric
  9. Grounation Day
  10. 10-Rastafari renkleri

Bunu şunun için yazdım.Bu maddelerdeki açıklamaları okuduğunuz zaman Bob Marley’in hikayesini daha iyi anlayacaksınız.

reggae efsanesi olarak kabul edilir.Futbol oynamayı çok sever.Gittiği turnelerde çıplak ayakla maçlar tertip eder.

1977 yılında futbol oynarken ayak başparmağında açılan bir yaradan dolayı deri kanseri (melanoma) olduğu ortaya çıkar. Doktorlar parmağının kesilmesi gerektiğini ,yoksa kangrene çevireceğini ve öleceğini anlatmaya çalışırlar Fakat Bob Marley İnancı gereği Parmağının kesilmesini istemez. Çünkü Rastafarianizm inancında mezara tek parça halinde girilmek esastır. 1981 yılında ağırlaşan Marley, son günlerini yaşamak için Almanya’dan ülkesi Jamaika’ya uçakla dönerken durumu kritikleşir. Uçağı acil tıbbi yardım için Miami’ye iniş yapar. Miami, Florida‘daki Cedars of Lebanon Hastanesinde, 11 Mayıs 1981 sabahı 36 yaşında ölür.

Son sözleri oğlu Ziggy‘ye “Para hayatı satın alamaz” olur.[1] 

Ölmeden önceki ay kendisine ülke kültürüne katkılarından dolayı Jamaika’nın en büyük ödülü Merit verilmişti ama almaya ömrü yetmedi.

1.BÖLUM SONU

Daha fazla bilgi ve fotoğraf için,

www.kabileler.com                  ziyaret ediniz.

Kemal KAYA / Hakkında

İstanbul 1951 doğumlu. İlköğrenimini İstanbul’da, ortaöğrenimini Sakarya-Adapazarı Arifiye İlköğretmen Okulu’nda tamamlayarak Öğretmen oldu. Daha sonra Manisa Spor Akademisi’nde açılan kursları bitirerek ilkokullarda beden eğitimi öğretmeni olarak çalıştı ve emekli oldu. KASK (Kocaeli Fotoğraf Sanatı Derneği) üyesi, 2010 Ocak ayında Fédération Internationale de I’Art Photographique AFIAP ünvanını, 2011’de EFIAP, 2012 Ocak ayında da EFIAP/b ünvanını kazanmıştır.

1970 yılından beri, eşi ile birlikte, dünyayı gezmekte ve gördüğü değişik kültürleri görüntüleyerek onları insanlarla paylaşmakta. Bu güne kadar 130’a yakın değişik ülkeye seyahat eden fotoğrafçı, insan -mekan ilişkilerini ön plana çıkaran tarzda fotoğraflar çekmektedir. Ulusal ve uluslararası birçok fotoğraf yarışmasında ödülleri ve sergilemeleri bulunmaktadır.

Bu içeriğe tepkiniz nasıl oldu?
Bayıldım
6
Kızgın
0
Komik
0
Şaşkın
0
Üzgün
0
Henüz yorum yok. İlk yorumu siz yapın!

Bir cevap bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

Türkiye'den ve Dünya’dan kadınlara öncelikli olarak, bütün kesimi ilgilendiren haberler tarafımızca bizzat yapılmaktadır. La Femme Nicomedia bir markadır. Her hakkı saklıdır. Bu websitesinde yer alan hiçbir metin/haber izin almadan kopyalanamaz.

Yukarı Kaydır