Şu anda okuyorsunuz
Biz eskiden

Biz eskiden

biz eskiden

“1950 ve daha öncesinde doğanlar için kısa kısa hatırlatmalar yapmak lazım” diye düşündüm…Ayrıca, bu türden uyarıların, Unutkanlıkların başlamaması ve sağlıklı bir yaşam için çok gerekli olduğunu da bir yerlerde okumuştum…- Çocuklar doğduğunda telefon başvurusu yapılırdı. (Çünkü, telefon sırası 8-10 yılda gelirdi)… – Telefonların ve radyoların üzerine dantel örtüler konurdu…- Gazocaklarımız ve tel dolaplarımız vardı. Annem, tıkanan gazocağını, ucunda tel olan bir aletle açmaya çalışırken devamlı söylenirdi…- Banyoda tuhaf bir soba vardı, “galvaniz kazanlı şofben” derdik ona, ve limon sandıkları ile ısıtırdık…- Banyolarımızda hamam taslarımız ve taburelerimiz vardı….- Plastikler çıkmadan önce banyolarımızda ahşap takunyalar bulunurdu…- Okul kapısında şam tatlısı, macun şeker, susamlı şeker, pamuk helva ve kestane satılırdı…5 kuruşa ince bir dilim şam tatlısı alabilirdik…- İlkokullarımızda ABD yardımı süt tozu ve balıkyağı hapları dağıtılırdı…- Herşeyimiz SÜMERBANK tan alınırdı…Renkli patiskalar ve pazenler bizler için üretilirdi sanki…Iskarta yünlerden örülen fanilalara, nazardan korunmamız için muskalar takılırdı…- Okullar açılacağı zaman ayakkabılarımız alınırdı…Çok sevdiğimiz modeller için ise, bayramları beklememiz söylenirdi….- Bayramlarda kıyafetlerimiz ve yeni ayakkabılarımız hep başucumuzda dururdu. Bazılarımız onları koynuna alır, öyle yatarlardı…- Genelde el yapımı uyduruk oyuncaklarımız olurdu… Varlıklı bir kişiden çok güzel bir oyuncak araba veya bebek geldiğinde, bozulmaması için kaldırılır, bize verilmezdi… Biz ona, oyuncak da bize uzaktan uzağa bakışır dururduk .?…- İlkokulda kız arkadaşlarımız sepet kadar kurdele takarlardı… Ne kadar kolalı, ne kadar kabarık ve ne kadar büyük olursa o kadar muteberdi…- Babalarımızın gömlek yakaları ve bizim okul yakalarımız pazar akşamından kolalanırdı. Yakalarımız dik dursun diye plastik balinalar konulurdu…- Genellikle herkes Pazar günleri yıkanırdı…Banyo merasimle yanar, tertemiz olunur, çamaşırlarımız değiştirilirdi…- Ecnebi filmlere aydın aileler, Türk filmlerine de genellikle fakirler ve eğitimsizler giderdik…- Akşam 18.00 seansı tercih edilir, filmler, sokak sokak dolaşan arabalardan bağırılarak duyurulur, reklamı böyle yapılırdı…- Sokaklardan sık sık yoğurtçu, yorgancı, bozacı, lehimci, baltacı, kalaycı, dondurmacı, eskici ve bileyci geçerdi…- 25 kuruşa bir bisiklet kiralar, “Şans, kader, kısmet, talih, niyet 5 kuruş” diye bağıran ve yuvarlak delikleri kazıtarak ilkel piyango çektiren uyanık çocukların peşine Fareli Köyün Kavalcısı gibi takılırdık…- Her evin en güzel ve en büyük odası misafir odası olarak ayrılır, kapısı kapatılırdı… Sonra da tüm aile küçük bir odaya tıkılır, hayat bu odada devam ederdi…- Radyo en kıymetli eğlencemizdi. Orhan Boran ve Yuki kaçırılmazdı. Uğurlugil ailesindeki Arap Bacı’ya herkes hayrandı…- Türk Sanat Müziğini kentliler, Türk Halk Müziğini de biz köylüler dinlerdik…- İlkokulda hepimiz çok çabuk okurduk, kimse de sevinçten çığlık falan atmazdı…- Aşı olunacağı zaman tek iğne ile neredeyse koca sınıf bitirilirdi. Aids henüz çıkmamıştı, eşcinsellik duyulmamıştı…Dünyamız tertemizdi…- Okulda Kürt, Türk, Ermeni, Yahudi, köylü, şehirli bilmezdik. Kimse kimseye böyle garip sorular sormaz, merak dahi etmezdi…- Herhangi bir sebeple götürülen hediye paketini açmak, geleneklerimize aykırıydı, ayıptı…- Misafirlikte ne kadar aç olursanız olun, ikram tabağındakileri bitirmek de çok ayıptı. Görgülüler son lokmayı mutlaka bırakır, görgüsüzler ise, hepsini yerdik…??– Dondurma mayıs sonunda çıkar, annelerimiz temmuza kadar yalamamıza bile izin vermezlerdi…??– Sokakta oynarken en sevdiğimiz yiyecek, bir dilim taze ekmek üzerine sana yağı, toz şeker veya kırmızı toz biberdi…- Annemin çorabı sık sık kaçar, Oje ile yapıştırılırdı…- Fotoğraflarda gülmek laubalilikti. Pek çok kişinin düğün resimleri cenaze törenlerini andırırdı. Ağır, vakur ve ciddi olmak çok önemliydi. Bu yüzden seyyar fotoğrafçılar sık sık “Kuş çıkacak” veya “Cheese de !” falan derlerdi…- Annelerimiz, vapurda, trende, otobüste rahatlıkla bebeklerini emzirirlerdi…- Yazlık sinemalara battaniye ve minderlerle gidilir, çekirdek çitlenirdi. Filme ara verildiğinde, frigo buz ve Alaska satılırdı. Çok pahalı geldiği için babalarımız alamazlardı…- Çarşıda, pazarda anne ve babamızdan bir şeyler istemek ayıptı. Ancak, sorulursa yanıtlardık… Canımız istese bile çoğunlukla da reddederdik…- Defter ve kitap kaplama kâğıtlarımız ya kırmızı, ya da mavi olurdu…- “Bir maniniz yoksa annemler bu akşam size gelecek” bir teklif değil, bir kararın iletilmesi gibiydi. Bu soruya “hayır” demek asla mümkün değildi, adetlerimize göre çok ayıptı… Önemli bir programımız olsa bile hemen iptal eder, hazırlıklar yapar, komşumuzu beklerdik…- Her şey çok, ama çok güzeldi…Mümkün olsa yine ve yeniden taa başından başlamak isterdim…? Saygı ve sevgiler hepinize…

Hüsnü Sezai BALCI

Bu içeriğe tepkiniz nasıl oldu?
Bayıldım
0
Kızgın
0
Komik
0
Şaşkın
0
Üzgün
0
Henüz yorum yok. İlk yorumu siz yapın!

Bir cevap bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

Türkiye'den ve Dünya’dan kadınlara öncelikli olarak, bütün kesimi ilgilendiren haberler tarafımızca bizzat yapılmaktadır. La Femme Nicomedia bir markadır. Her hakkı saklıdır. Bu websitesinde yer alan hiçbir metin/haber izin almadan kopyalanamaz.

Yukarı Kaydır