Şu anda okuyorsunuz
DRAKULA’NIN ÜLKESİ ROMANYA

DRAKULA’NIN ÜLKESİ ROMANYA

DRAKULA’NIN ÜLKESİ ROMANYA

Pandemi öncesindeki son yurt dışı gezilerim Meksika ve Peru olmuştu. Sonrasında hepimizin bildiği gibi kısıtlamalar ve yasaklar tüm ülkeler tarafından uygulanmaya başlandı. Bu dönemde bırakın yurt dışını yurt içinde gezmek bile bir hayale dönmüştü adeta. Aşılama ile birlikte yasakların esnetilmesi gündeme geldi ve ülkeler de sınırlarını belirli şartlar dahilinde açmaya başladı. Bu gelişmelerle birlikte ben de 2021 yazında yurt dışı seyahati yapmaya niyetlendim. Araştırmalarım sonucunda Romanya’nın salgın açısından ülkemizi kırmızı listeden yeşil listeye aldığını gördüm. Üstüne bir de ucuz uçak bileti bulunca daha önce gitmediğim bu ülkeyi ziyaret etmeye karar verdim.

Bulgaristan, Ukrayna, Macaristan, Sırbistan ve Moldova ile komşu olan Romanya, Avrupa Birliği’nin en büyük 9. ülkesi. 20 milyon nüfusa sahip ülkenin % 90’ını Rumenler oluşturuyor. Bunun dışında Macarlar, Türkler, Tatarlar, Çerkesler, Almanlar, Sırplar, Hırvatlar, Ukraynalılar, Bulgarlar ve Slovaklar da yaşıyor.

Romanya’da, Avrupa’nın en eski insan fosilleri keşfedilmiş. 2002 yılında ülkenin batısındaki bir mağarada keşfedilen bu fosillerin 42.000 yıl öncesine ait olduğu tahmin ediliyor.

Romanya denilince akla gelen ilk isim, 1965’te ülkenin devlet başkanı olan Nikolay Çavuşesku. Ülkenin başına geçtikten sonra ilk politikası nüfusu artırmak olmuş. En az 10 çocuk doğuran anneleri kahraman ilan edeceğini duyurmuş. Bekârların gelirinin %10’una el koyan bir bekâr vergisi getirmiş. Kişi, evlenip çocuk sahibi oluncaya kadar bu vergiyi ödemek zorundaymış. İş yerlerinde, 45 yaş altındaki kadınların doğurganlıklarını takip eden polisler görevlendirmiş. Sonuçta yüzbinlerce kadın da Macaristan’a kaçmak zorunda kalmış.

1989 yılında Romanya Devrimi ile birlikte iktidarı son bulmuş. Yasadışı mal edinme ve soykırım suçlarından yargılanan Çavuşesku ile eşi idama mahkûm edilerek kurşuna dizilmiş.

Başkent Bükreş

Bir zamanlar Balkanlar’ın Paris’i olarak da anılan Bükreş, Romanya’nın başkenti ve en büyük şehri. Nüfusu yaklaşık 2.5 milyon olan şehir, ülkenin ticari ve ekonomik merkezi konumunda.

Romanya Ovası’nın ortasında kurulmuş olan Bükreş, Tuna Nehri’nin bir kolu olan Dambovita’nın kıyısında yer alıyor.

1462 yılında Fatih Sultan Mehmet’in Osmanlı topraklarına kattığı şehir 400 sene Osmanlı toprağı olmuş. Rusya ve Almanya tarafından işgal edilmiş. II. Dünya Savaşı boyunca çok fazla hasar almış.

Bu arada Bükreş’in Ankara ile kardeş şehir olduğunu da belirtelim.

Köy Müzesi ve Herastrau Park

Bükreş’teki ilk günüme Köy Müzesi ziyareti ile başladım. 1936 yılında kraliyet kararnamesiyle kurulan ve yaklaşık 30 dönümlük arazi üzerinde bulunan müze, Avrupa’nın en büyük açık hava müzesi olma özelliği taşıyor.

Yemyeşil parkın ve onlarca Romanya yöresel evinin yer aldığı Köy Müzesi, Romanya’daki geleneksel yaşam tarzını tasvir ediyor.

Dik çatılı köy evleri, sazdan ahırlar, ülkenin tüm bölgelerine ait su değirmenleri burada yeniden inşa edilmiş. Açık havada hem doğaya hem de kültüre doyacağınız bir yer.

Köy Müzesinin hemen yan tarafında Herastrau Park var. Çok büyük ve bakımlı. Müzeyi gezdikten sonra buraya da uğrayabilirsiniz.

Göl manzarası eşliğinde içeceğinizi yudumlarken temiz havayı içinize çekebileceğiniz huzurlu bir nokta. Park içerisinde yürüyüş ve bisiklet yolları, tekne turu, çocuk oyun alanı, restoranlar bulunuyor. Ayrıca Bükreş, parkları açısından çok zengin bir şehir. Yeşilliğe sahip çıkıp doğayı koruyorlar. Kentin birçok bölgesinde yürüyüş yapmak ve bisiklet sürmek için parklar bulabilirsiniz.

Zafer Takı

Köy Müzesini gezdikten sonra hemen yakınında bulunan Zafer Takı’nı ziyaret ettim. 1922 yılında ilk olarak ahşaptan inşa edilmiş ve 1935 yılında beton olarak yenilenmiş. Paris’te yer alan Zafer Takı’nın (Arc De Triomphe) birebir kopyası. Ordu, şehre buradan giriş yapmış. Birinci Dünya Savaşı sırasında hayatını kaybedenlerin anısına yapılmış.

Devrim Meydanı

Şehirdeki ikinci günümde ilk olarak Devrim Meydanı’na gittim. 1989’daki Romanya Devrimi’nin başladığı meydan sadece Bükreş’in en önemli ve temsili meydanı değil, aynı zamanda kentin ve tüm ülkenin tarihinin bir simgesi. Meydandaki anıt ise ölenlerin anısına dikilmiş.

Devrim Meydanı’na geldiğinizde ziyaret edebileceğiniz bir diğer yapı da Carol I Üniversitesi kütüphane binası. İlk defa kapılarını 1895 yılında açmış.

Binanın girişinde at üzerinde Carol I heykelini görebilirsiniz. Ülkeye bağımsızlığı getirmesi nedeniyle çok sevilen Carol I aslında Alman asıllı bir kralmış. Romanya’yı batılılaştırmak adına ülkenin diplomasi dilini bile Fransızca olarak değiştirmiş.

Devrim Meydanı’na geldiğinizde Odeon Tiyatrosu ve önünde bulunan Atatürk büstünü de ziyaret edebilirsiniz. Büstün üzerinde hem Romence hem de Türkçe olarak “Yurtta Barış Dünyada Barış” yazılmış.



Parlamento Sarayı

Çavuşesku tarafından yaptırılan Bükreş’teki Parlamento Sarayı, ABD’deki Pentagon’dan sonra dünyanın ikinci en büyük idari binası. Sarayın inşa edilebilmesi için, eski şehrin bulunduğu bölgede yer alan binaların neredeyse tamamı yıkılmış. İnşaatın yapımına 1983 yılında başlanmış ve 1997 yılında tamamlanabilmiş. 12 katlı, 1.100 odası bulunan saray yapımında 3.500 ton kristal, 1.000.000 m³ mermer kullanılmış.

Çavuşesku 1989 yılında idam edildiği için ne yazık ki hayallerindeki sarayına kavuşamamış.


Bükreş’in En Ünlü Kitapçısı: Carturesti Carusel

Bükreş’e yolunuz düşerse tarihi şehir merkezi olan Lipscani’deki “Carturesti Carusel” adlı bu büyüleyici kitabevini ziyaret etmenizi tavsiye ederim. Bina 19. yüzyılda yapılmış. Kitabevinde 10,000’in üzerinde kitap, 5,000’den fazla albüm ve DVD bulunmakta.



Şirin Şehir Braşov

Romanya seyahatimde 1 günümü Braşov şehrine ayırdım. Bükreş’ten 2.5 saatlik tren yolculuğu sonrası şehre geldim. Burası tipik bir ortaçağ şehri.

İlk olarak Cermenler tarafından 1211 yılında yerleşim yeri olarak kullanıldığı biliniyor. Güney Karpat dağlarının ortasında kurtulmuş. Arnavut kaldırımlı, renkli küçük evlerin olduğu şirin bir yer.

İlk olarak Braşov’un tarihi şehir merkezindeki meydanı ziyaret ettim. Hoşça vakit geçirebileceğiniz meydanda saat kulesi, minik kafeler, restoranlar ve dükkânlar bulunuyor.

Meydandan sonraki durağım ise 1383-1480 arasında yapılmış olan Siyah Kilise oldu. Viyana’dan İstanbul’a kadar olan alandaki en büyük gotik kilise. Osmanlı-Kutsal İttifak Savaşları sırasında Habsburg istilacıları tarafından 1689’da yakıldığı için bu ismi almış.

Braşov’daki son ziyaretim, Karpat Dağları’nın bir uzantısı olan Tâmpa Dağı oldu. Teleferikle ya da yürüyerek çıkılabiliyor. Bütün şehir ayaklarınızın altında.

Drakula’nın Mekânı: Bran

Braşov şehrinden sonraki durağım şehre 25 km uzaklıkta bulunan Bran ilçesi oldu. Buraya, Drakula Şatosu olarak bilinen Bran Kalesi’ni görmek için özellikle geldim.

Osmanlı tarihinde Kazıklı Voyvoda olarak bildiğimiz III. Vlad Tepeş’in Drakula Şatosu olarak bilinen Bran Kalesi, 1377’de halk tarafından taştan inşa edilmiş.

1438-1442 yılları arasında Osmanlılara karşı savunma amaçlı kullanılmış. Abraham Bram Stoker’ın yazdığı Drakula’ya da ilham veren Kazıklı Voyvoda, 1448-1476 yılları arasında Eflak Hükümdarlığı yaparken bu kalede dönem dönem yaşamış.

Karadeniz Kıyısındaki Liman Şehri: Köstence

Romanya gezimin son durağı ise Köstence şehri oldu. Rumence adıyla Constanta, Bükreş’ten sonra ülkenin ikinci büyük şehri. Constanta ismini Roma imparatoru Constantin’den almış. Romanya’nın Karadeniz kıyısındaki en büyük liman şehri olan Köstence’nin kuruluşu M.Ö 6. yüzyıla kadar uzanıyor. Yunan göçmenler tarafından kurulan şehri M.Ö 1. yüzyıldan itibaren Romalılar yönetmeye başlamış. 19. yüzyıla kadar Osmanlılar’ın hakim olduğu şehir, 1877-1878 yılları arasındaki Bağımsızlık Savaşları’yla birlikte Romanya sınırlarına dahil olmuş.

Köstence, Türkler için diğer azınlıklara göre çok daha büyük önem taşıyor. 1938 yılında Romanya’dan Türkiye’ye göçmen olarak gelen Türkler, yakınlarına bu liman kentinde veda etmişler. Bölgede hâlâ daha Türk ve Tatar gibi azınlıkların olmasından dolayı Türkçe de bilinen diller arasında yer alıyor.

Ovidius Meydanı, Roma Kalıntıları ve Dişi Kurt Heykeli

Şehirdeki gezime ilk olarak Ovidius Meydanı ile başladım. Meydan, adını Latin edebiyatının önemli şairlerinden Ovidius Publius Naso’dan alıyor. Köstence’nin en ünlü meydanı olarak bilinen Ovidius Meydanı’nda 1887’de ünlü mimar Ettore Ferrari tarafından yapılan Ovidius Heykeli bulunuyor. Birçok tarihi yapıya ve müzeye ev sahipliği yapan, Köstence’nin eski şehir bölgesi olan meydanda Osmanlı yapıları, kiliseler ve meydana açılan ara sokaklarda şirin butik kafeler bulunuyor.

Meydanın yakınında, 4. yüzyılda inşa edilmiş Edificul Roma Mozaikleri’ni ziyaret edebilirsiniz. Burada bulunan kalıntılar bölgede dükkânların ve atölyelerin olduğuna işaret ediyor. Ayrıca, tarihi Roma Hamamları ile Su Kemeri kalıntılarını da görebilirsiniz.

Meydana giderken yol üstünde dikkat çeken yapılardan biri de dişi kurt heykeli. Roma’daki ünlü Lupa Capitolina heykelinin bronz bir kopyası olan heykel, efsaneye göre Roma’nın kurucuları olarak kabul edilen Romulus ve Remus’u emzirdiği söylenen dişi kurdu temsil ediyor.

Osmanlı Mirası: Kral ve Hünkâr Camileri

Köstence’deki Kral (Carol) Cami ya da diğer adıyla Büyük Mahmudiye Cami, Osmanlı sultanlarından II. Mahmud’un emriyle 1823 yılında Aziz Mehmet Paşa tarafından yaptırılmış. Caminin kısmen yıkılmasından sonran 1910 yılında Romanya Kralı I. Carol, I. Dünya Savaşı’nda Romanya için savaşan Müslüman Türk ve Tatarların sadakatini ödüllendirmek için Mahmudiye Camii’nin temelleri üzerine 1910 yılında tekrar inşa ettirmiş. Halen camide ibadet ediliyor.

İçerideki büyük İran halısı, Osmanlı Sultanı Abdülhamit tarafından hediye edilmiş ve Avrupa’nın en büyük tek parça halısı. Hereke’de dokunan halı 144m² olup 200 yıllık bir geçmişe sahip. Cami, Romanya’nın ilk betonarme binası olup 140 basamakla çıkılan 45 m uzunluğunda minareye ve 100 kişilik kapasiteye sahip. Ben de minareye çıkarak şehri yukarıdan görebildim.

Cami avlusunda tanıştığım Ayşe teyze ile kısa bir süre Türkçe sohbet ettik. Kendisinin doğma büyüme Köstenceli ve Tatar olduğunu söyledi. Şehirdeki Türk nüfusu sorduğumda az olduğunu, çoğunun çalışmak için Bükreş’e gittiğini belirtti.

Kral Camisine yakın mesafede bulunan Hünkâr Cami ise 1868 yılında Sultan Abdülaziz’in emriyle inşa edilmiş. Zaman içinde hasar gören cami, 1959 yılında restore edilerek yenilenmiş.

Halk Sanatları Müzesi
Köstence’nin tarihi bölgesinde yer alan müze binası 1893 yılında belediye binası olarak hizmet vermiş. Daha sonra postane olan bina 1975’ten beri Halk Sanatları Müzesi’ne ev sahipliği yapıyor. Müze, Romanya’nın farklı bölgelerinden halk kültürünü gösteren 15.000’den fazla eserden oluşan cam ve ahşap üzerine boyanmış ikonalar, seramikler, kostümler, halılar, kumaşlar ve süs eşyaları koleksiyonuna sahip.

Arplı Kız Heykeli ve Deniz Feneri
Romanya’nın ilk kraliçesi Wiedli Elisabeth’i ya da takma adıyla “Carmen Sylva”’yı ayaklarının dibinde oturan bir su perisi ile temsil eden “Arplı Kız” heykelinin açılışı 1937’de yapılmış.
Kraliçe Elisabeth, ülkenin hayatında büyük rol oynamış. Hastaneler ile ambulans hizmetleri kurarak hayır amaçlı bağış toplamayı ve Romen el sanatlarını teşvik etmiş.
Heykele yakın mesafede bulunan bir başka yapı ise 26 metre yüksekliğindeki deniz feneri. Köstence limanında bulunan ve Cenevizli tüccarların onuruna yapılmış olan fener, 1860 yılında inşa edilmiş.

Bir Ülke Bir İnsan

Gezmenin en güzel yanlarından biri de gittiğim yerlerde yerli ya da yabancı yeni insanlarla tanışmak.

Dünya küçük. Romanya’ya gelmeden 1 hafta önce Sultandağı tarafında doğa yürüyüşü yaparken akabinde Bükreş’te Sultandağlı Ali ve eşi ile tanıştım. Eskişehir’de yaşayan bu sıcakkanlı ve samimi çiftle yakın zamanda görüşmek üzere sözleşmiştik. Sözde kalmadı ve Romanya dönüşünde bir hafta sonu kendilerini ziyaret ettim. Beni en güzel şekilde ağırlayan bu güzel insanlara teşekkür ederim.

Bir Heykel Bir Diyalog

“Hacı abi üzülmene gerek yok. Kur korumalı mevduat hesabı açarız. Zarar etmezsin”

Romanya Mutfağı

Romanya mutfağı Türk, Avusturya, Alman, Yunan ve Macar mutfaklarından etkilenmiş. Türk usulü beyaz peynir, tereyağı ve çay olan ender mutfaklardan biri. Balık kültürü Karadeniz’e çok benziyor. Romanya’da en çok tercih edilen et çeşitleri dana, tavuk ve domuz. En yaygın yemeklerden biri “mamaliga” adı verilen ve mısır unundan yapılan yulaf lapası.

Osmanlıdan miras kalan “sarmale” yani lahana sarması da Romanya’nın popüler yemeklerinden biri. Ülkenin mutfağında bizdeki gibi çorbanın yeri ayrı. Halk “ciorba” olarak adlandırıyor. Örneğin yine Osmanlıdan gelen “ciorba de burta”, bir tür işkembe çorbası. Sirke ve zeytinyağıyla karıştırılmış sarımsak konularak içilir. Yine bizim gibi yemeklerin yanında turşu tüketme alışkanlıkları var.

Romanya’ya Ne Zaman Gidilir?

Romanya’da iklim genel olarak sıcak ve ılıman olmakla birlikte gideceğiniz şehre göre sıcaklık değişir. Örneğin Bükreş kışın kar yağışlı ve oldukça soğuk olur. Köstence ise Romanya’nın diğer şehirleri ile kıyaslandığında daha ılıman bir iklime ve hava şartlarına sahip. Temmuz ayında ortalama sıcaklık 24 derece civarında oluyor. Geçen yaz temmuzda gitmiştim ben. Havası çok nemli ve bunaltıcı değildi. Uzun bir sahili var ve deniz biraz dalgalı oluyor.

Romanya’ya hava sıcaklıklarının yüksek olduğu yaz aylarında gitmenizi tavsiye ederim. Aşırı sıcaklar olmadığı için rahatlıkla gezebilirsiniz.

Film Önerisi

2018 yapımı Morometii Ailesi II filmi, 1987 yapımı Morometii’nin devam filmi niteliğinde.

İkinci Dünya Savaşı sonrasının komünist Romanya’sında yaşayan bir ailenin öyküsünü anlatan filmin yönetmeni Stere Gulea. Filmin IMDB puanı ise 7.6.

Günün Sözü

“Seyahat etmek düşüncelerimizi değiştirmek ve ön yargılarımızdan kurtulmaktır.” – Anatole Franceda

******************

Yeni yılın bu ilk yazısında sizlerle birlikte yakın bir coğrafyada dolaştık.

Umarım 2022, salgından tamamen kurtulduğumuz sağlıklı bir yıl olur.

Bir sonraki yazıda farklı bir ülkede tekrar görüşmek ümidiyle. Hoşça kalın.



Doçent Dr. Ali Fikret AYDIN
Bu içeriğe tepkiniz nasıl oldu?
Bayıldım
0
Kızgın
0
Komik
0
Şaşkın
0
Üzgün
0
Henüz yorum yok. İlk yorumu siz yapın!

Bir cevap bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

Türkiye'den ve Dünya’dan kadınlara öncelikli olarak, bütün kesimi ilgilendiren haberler tarafımızca bizzat yapılmaktadır. La Femme Nicomedia bir markadır. Her hakkı saklıdır. Bu websitesinde yer alan hiçbir metin/haber izin almadan kopyalanamaz.

Yukarı Kaydır