Şu anda okuyorsunuz
BİR ERGİNLENME ROMANI – RUN GÜLÜZAR RUN

BİR ERGİNLENME ROMANI – RUN GÜLÜZAR RUN

BİR ERGİNLENME ROMANI - RUN GÜLÜZAR RUN

“Sevgilim Günlük,
Gülüzar’ı bekliyorum sabırsızlıkla. Onunla bugün buluşacaktık ama olmadı. Buluşsaydık denize gidecektik birlikte. İstanbul’dan gelen otobüslerden birinde unutulan bir çantanın içinde keyif çatarak il il dolaşıyormuş en son aldığım habere göre. Gülüzar bu, ne yapacağı belli olmuyor işte.”
Gülüzar’ın dostlarına böyle yazmıştım 17 Eylül 2017 akşamı facebook üzerinden. 18 Eylül’de gittiği yollardan geri geldi. Yorulmuş. Küçük bir selamlaşmadan sonra attı kendini masanın üzerine. Terlikleri ve çoraplarıyla boylu boyunca uzanmış, dinleniyor. Sıcağı sıcağına halleşemedik. Kim bilir nerelerde geziyordur rüyasında, diye düşündüm. Çok fazla dayanamadan dürttüm kolunu. Çipil çipil gözleriyle baktı. Yeni bir ortamda olmanın zerre tedirginliği yok bakışlarında. Alabildiğine rahat. Yumuşak bir gülümseme yayıldı dudaklarının kenarlarından yüzüne.
“Günaydın.” dedim. “Hoş geldin.” Yine muzipçe gülümsedi.
Haydi, dedim, yolculuk başlasın. Elini verdi, seke seke 80’lere gittik. O bana sakallı bebeği anlatmaya başladı, hayretle büyüttüğü gözlerini gözlerime dikerek. Şaşırmadığımı görünce inanamadı. “ Kıyametin kopacağından korkmuyor musun?” dedi.
Gülüzar, dedim. Ben o haberin yayıldığında 20’sini çoktan geçmiş bir öğretmendim. Aradan 30 yıl geçti, dünya hala dimdik ayakta. Korkmana gerek yok, kömürlüğe saklanmana, günah olmasın diye başını kapatmana da. Rahat bir nefes aldı, yüreğinin masumiyeti yüzüne yansıdı.
Sonra Bursa’yı gezdik birlikte. Ele avuca sığmıyordu Gülüzar. Tutturmuş, ben ölünce adıma türbe yaptırsanız, girişine de “MÜBAREK GÜLÜZAR HATUN TÜRBESİ” yazdırsanız, diye. Annesi ikna edememiş onu mübarek birisi olmadığına. Bana “ Sen de bir türben olsun istemez misin?” diye sordu.
Türbe istemem, dedim. Çeşme yapılsın bana. Şöyle sebilinde güvercinlerin oynaştığı, susuzluktan içi yananların dudaklarını kana kana içtikleri. Yine kocaman gözlerle baktı bana. O beni şaşırtmaya devam ediyordu, ben onu.
El ele, zıplaya zıplaya mahallesine gittik. Eskici Kemal Amca ile tanıştırdı beni. Hani şu tahtadan arabasıyla mahalleye çıkıp rengârenk kıyafetlerle akşamları geri dönen, kadınların giysi ayırmak için başına üşüştüğü Kemal Amca. Annesi gitmiyormuş Kemal Amcaların kapısına, hep kazak örüyormuş Gülüzar’a, ama o istemiyormuş artık iplerden örülen kazakları, hatta okulda “artıkçı Gülüzar”a çıkmış adı. Kemal Amca’nın kazaklarından birini alabilmek için yapmadığı, denemediği taktik kalmamış. Sonuç mu? Hişşşşt, dedi Gülüzar, koluma bir cimdik attı. Hepsini anlatma, merak edip okusunlar neler olduğunu.
Öyle ilginç şeyler anlatıyor ki inanamazsınız. Mesela babaannesinin bacaklarındaki kirli kanı emsin, ağrıları geçsin diye köyden getirttiği sülükler. Bahçedeki erik ağacının dibine yaydıkları bir kilimin üstünde babaannesinin bacaklarındaki kanı emen sülükleri görünce iğrenmiş. “Igyyk” dedi yüzünü buruşturarak.
Neler yok ki Gülüzar’ın kafasında. Allah’ın erkeklere torpil geçip her şeyi onlara verdiği, kendisini leyleklerin mi getirdiği yoksa hastaneden mi alındığı, tam erkekliğin nasıl bir şey olduğu, flört etmenin neden kötü olduğu, gıbışanlara neden ceza verildiği, babasının evde kendilerine sert davrandığı halde dışarıda neden iyi görünmeye çalıştığı, kardeşi Müslüm’ün herkes uyurken salonda yaptıkları ve daha pek çok karmaşa.
Bana dönüp:
Biliyor musun, dedi, hepsini yazdım günlüğüme. Okursan görürsün nasıl bir kafa karışıklığı yaşadığımı.
Bir duyguya ya da olaya saplanıp kalmıyor Gülüzar. Hemen silkinip başka bir konuya geçiveriyor. İyi de yapıyor. Yoksa nasıl baş eder onca şeyle, nasıl bulur kendini?
Komşu kadınların bir araya gelip sürekli çekiştirdikleri, mahallenin tek çalışan kızı Semra Ablasını çok seviyor Gülüzar, hatta onun babasını da. Onlardan kitap alıp okuyormuş. Beni de tanıştırdı Semra Abla ile. Onların evinde herkes kitap okuyormuş. La femme Nicomedia okuyucularının da Semra Abla ve ailesini seveceğinden emin Gülüzar. Ne duruyorlar, gelsinler tanıştırayım, dedi.
Uzun uzun konuştuk Gülüzar’la. Annesinin cinlere bulaşmasını, uygun okul bulunamadığı için okula gönderilmeyişini, Gaydırı Gubbak Cemile oynadıklarını, evde çok sıkıldığını, Gökhan’ın kendisine mektup yazdığını, onunla gizlice buluştuklarını, ilk âdetini, adet gördün, artık büyüdün diye evlendirilmek istenmesini o anlattı, ben dinledim. Her şey neyse de günlüğünün yakılmasına çok üzülmüş Gülüzar.
Yılgın ve bezgin değildi. Darda kaldığında kendine yeni kapılar aralamayı becerebilen bir direnci vardı. Asla pes etmiyordu. Aşkla ilgili düşüncelerini benimle paylaştığında ağzım açık kalmıştı bu cevval kız karşısında.
“ Ben tutku istiyorum, anlayış istiyorum, özgürlük istiyorum.” diyordu. “ acı aşk istemiyorum ben, acıtmasın, sınırlamasın beni. Kimse kimsenin özeline girmemeli, karşı tarafın anlatmayı uygun gördüğü ile yetinmeli.” dediğinde sıcacık yüreğinden öpmek istedim onu. Öptüm de. Anladığım kadarıyla Semra Ablalarının aile kütüphanesinden epeyce kitap okumuştu.
Ne yaşarsa yaşasın iyimserliğinden hiçbir şey kaybetmeyen, küçük yaşına ve içinde yaşadığı dar çevreye rağmen kafasında güzel düşler büyüten, öğrenmeye hep meraklı olan Gülüzar’a karşı derin bir saygı ve yürekler dolusu sevgi duydum. Yolunun dikensiz, taşsız, geleceğinin aydınlık olmasını diledim içimden. (Eminim öyle de olacak.)
Gülüzar, dedim. Ben senden yaşça büyüğüm; ama öğrenmenin yaşı yok derler ya atalar, senden çok şey öğrendim. Dilim döndüğünce anlatacağım herkese senin direnç öykünü. Seninle tanışan herkesin öğreneceği bir şey vardır sende.
Ayrıldık. Herkes yoluna gitti. Gülüzar’la tanışmak için acele edin, derim.

KİTAP TANITIMI: Münire ÇALIŞKAN TUĞ

münire çalışkan tuğ

Bu içeriğe tepkiniz nasıl oldu?
Bayıldım
0
Kızgın
0
Komik
0
Şaşkın
0
Üzgün
0
Henüz yorum yok. İlk yorumu siz yapın!

Bir cevap bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

Türkiye'den ve Dünya’dan kadınlara öncelikli olarak, bütün kesimi ilgilendiren haberler tarafımızca bizzat yapılmaktadır. La Femme Nicomedia bir markadır. Her hakkı saklıdır. Bu websitesinde yer alan hiçbir metin/haber izin almadan kopyalanamaz.

Yukarı Kaydır