Şu anda okuyorsunuz
APOLLON TAPINAĞI

APOLLON TAPINAĞI

apollon tapınağı
apollon tapınağı

Merhaba sevgili dostlar, bir kaç gün önce Didim seyahati gerçekleştirdim. Bu geziden çok memnun kaldım. Özellikle Ekim ayında olmamız nedeniyle havalar çok güzeldi yani ne çok sıcak nede serin. Bu gezimi size bölüm bölüm aktarmak istiyorum, zira her biri ayrı önemde ve apayrı güzellikte. Öncelikle Kehanetin başkenti olan Didyma’dan kahinlerin ve Tanrı Apollon’un devasa büyüklükteki tapınağı ile başlıyorum. Ben gezerken sütunların büyüklüğünden ve yapının ihtişamından çok etkilendim. İyi okumalar.

Milattan önceki yüzyıllarda yaşayan insanlar büyü, fal ve kehanet gibi şeylere çok inanırlardı. Üstelik bu inançları onların yaşamlarını yönlendiren en büyük faktördü. Ancak dinsel duyarlılıkları oldukça karışık ve değişkendi. Kendilerince yararlı ve güzel her şeyin ayrı bir tanrısı olduğunu varsayıyorlardı. Mesela denizlerin tanrısı Poseidon’du, aşk tanrısı Eros, şarap tanrısı Dionysos, ışık ve güneş tanrısı ise Apollon idi…

Hemen hemen tüm antik çağ boyunca bereketli Ege Bölgesi sahil kesimlerine ve Büyük Menderes (Meandros) Deltasına yerleşerek buralarda yaşayan halkların inanç kültürleri bu doğrultuda şekillenmiştir. Didim’e de bu inanç kültürlerinden bir heybe miras kalmıştır…

 Efsaneye göre, Tanrı Apollon bir gün Didyma yöresinde çobanlık yapan Brankhos’a rastlar. Onun saf ruhundan ve nazik yaklaşımından çok hoşlanan Apollon, ona biliciliğin (yani kehanetin) sırlarını öğretir. Öğrendiği tanrısal sırları insanlara aktarma amacındaki çoban Brankhos, bugünkü Apollon Tapınağı’nın bulunduğu yerdeki defne ormanı ve su kaynağının hemen yakınına tanrısı Apollon adına ilk tapınağı kurar.


Zaman içinde Brankhos soyundan gelenler ‘Brankhidler’ olarak anılmıştır. Bu soydan gelenler çok uzun yıllar boyunca Apollon Tapınağı’nın yöneticiliğini yapmışlardır. Bundan dolayı ‘Didyma’ asırlar boyu; ‘Brankhidai’, yani Brankhidler Ülkesi adıyla da anılmıştır.

 Sütunların çaplarına lütfen dikkat ediniz!

Tarihçiler ve yer bilimciler Apollon Tapınağı’ndaki en büyük yıkıma 1493 yılında tüm Ege coğrafyasını etkileyen büyük bir depremin sebep olduğu tezinde birleşirler. İstanbul’un Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilmesinden tam 40 yıl sonra meydana gelen bu depremde büyük hasar alan tapınak, ilerleyen asırlarda kendi haline terkedilerek adeta bir harabe haline gelmiştir. Ancak tapınak çevresindeki verimli araziyi yurt edinen yöre halkı tarafından kurulan minik yerleşke, sonraki yüzyıllarda giderek bir Rum köyüne dönüşecek olan Yoran Köyü’nün temellerini oluşturmuştur.

Antik Milet’in kutsal kapısından başlayan ‘Kutsal Yol’, mümkün mertebe deniz kenarını takip ederek Didim’in (günümüzde Mavişehir olarak bilinen) Panormos limanına ulaşmaktaydı. Buradan sonra ise güneye doğru kıvrılarak Apollon Tapınağı’nın adak ve sunu terasının önünde son buluyordu. Milet ile Apollon Tapınağı arasındaki yaklaşık 16,5 kilometrelik uzunluğa sahip olan ‘Kutsal Yol’un genişliği ise 5 ila 7,5 metre arasında değişiyordu. ‘Kutsal Yol’un Apollon Tapınağı’na ulaşmadan önceki, yani Milet çıkışındaki ilk 5-6 kilometrelik bölümü; Apollo rahip ve rahibelerine ait oturan insan heykelleriyle, yatan aslan ve (Mısır piramitlerinin yakınındakine benzeyen) sfenks figürleriyle süslenmiş ihtişamlı bir güzergah olarak inşa edilmiştir. 

Ege’nin gözboncuğu mavisi Didim, arkaik dönemde yaklaşık 100 yıl kadar Branchidler adı ile bilinen rahiplerin yönetimi altıda kalmıştır. Bilhassa bu tarihten itibaren tapınağın ünü, antik Ön Asya’nın tamamını sarmıştı. Ünlü Yunanlı tarihçi Herodotus— yani Heredot’a göre, M.Ö VII. yüzyılda Mısır kralı Necho ve Lidya Kralı Kroisos tarafından kutsal bir tapınağın bulunduğu Didim’e çok değerli armağanlar sunulmuştur. Hemen yanıbaşımızda, Bodrum yakınlarındaki Halicarnassos’da doğan ve ‘Tarihin Babası’ olarak da anılan Heredot, eserlerinde Kral Kroisos’un Didim Tapınağı’na aynen Delphi’ye gönderdiği altın sunular ağırlığında ve değerinde hediyeler gönderdiğini yazmaktadır. 

Arkaik Didim’e ait ilk mabet ise, yapılan kazı buluntularına göre M.Ö. VII. yüzyılda inşaasına başlanmış ‘tanrılara adanan arazi’ anlamına gelen bir temenostur. İlk mabedin bundan yaklaşık 100 yıl sonra yapılan kolonadlarla beraber pek görkemli olmayan bir yapıya sahip olduğu varsayılmaktadır. M.Ö. VI. yüzyılın ilk yarısında ise, İon dünyasının ulaştığı en parlak dönemde, Apollon Tapınağı büyük bir mabet haline dönüştürülmeye başlanmıştır. Bu arkaik tapınağın mimari yapısında, aşağı yukarı aynı dönemlerde yapılmış oldukları belirlenen Efes ve Sisam tapınaklarından etkilenilmiştir.

Bilicilik, yani kehanet merkezi olarak yapılan Apollon Tapınağı, 85,15 x 38,39 metre ölçülerinde bir dipterostur— yani çevresinde çift sıra sütun bulunan bir mabettir. Yanlarda 21 çift sıra sütun, ön yüzünde 8 ve arka tarafında 9 sütun sırası olacak şekilde tasarlanmıştır. Halkın ibadet amacıyla kullanacağı ‘naos’ adı verilen iç avluyu çevreleyen 104 sütun ve ‘naos’ta bulunan 8 sütunla birlikte toplam 112 sütunu vardır. Kutsal avlu 17,5 metre yüksekliğinde bir duvarla çevrili olduğundan, dışarıdan bakıldığında üstü kapalıymış izlenimini vermekteydi. Ancak yüksek maliyeti ve havalide sürekli devam eden savaşlar tapınağın inşasının tamamlanmasına izin vermedi.

Bu dönemdeki tapınağın ölçüleri, onun Efes’teki Artemis Tapınağı ve Sisam Adasındaki Heraion Tapınağı’ndan sonra, antik dünyanın üçüncü büyük tapınağı yapmaya yetiyordu. Ayrıca sütunlarının yükseklikleri bakımından da çok görkemliydi. Her sütun, kaide ve başlıkları dahil 19,60 metre yüksekliğindeydi. Kehanetçilerin misafirlerini kabul ettikleri ana salonun girişinde iki yarım sütun ve salonun içinde de iki sütun bulunmaktaydı. Bu sütunlar diğerlerinin aksine yapraklı, kelebekli, kral tacı gibi ‘korint’ başlıklıydı. 

Çevresinde geniş bir defne ağacı korusu bulunan tapınak, yedi basamaklı 3,5 metre yüksekliğinde bir kaide üzerine inşa edilmiş ve orta tarafta 14 basamaklı giriş merdivenleri bulunmaktaydı. Aslında bu büyüklükte bir yapının kolay kolay tamamlanamayacağı açıktır. Bu nedenle inşaat M.Ö. III. ve II. yüzyıllarda da devam etmiş, hatta bir kısmı Roma döneminde yapılmıştır. Bütün bunlara rağmen tapınak ilk orijinal planlarına göre tam olarak bir türlü bitirilememiştir. 

Günümüzden yaklaşık 2.600 yıl önce inşa edilen bu kutsal avlu 53,63 x 21,71 metre ebadında olup, duvar yüksekliği 25 metreden fazladır. Kutsal avlunun batı ucunda kült heykelinin bulunduğu daha küçük bir yapı (sekos) vardı. Kutsal avlunun doğusunda ise, 15,20 metre genişliğinde ve 24 basamakla çıkılan bir merdiven yer alıyordu. Bu merdiven kehanetlerin yazılıp söylendiği salona açılmaktaydı ve burası da 14,04 x 8,74 metre boyutlarında çatısı 20 metre yüksekliğinde mermerle kaplı bir salondu. Bu salonun zeminindeki yekpare mermer blokların her birinin tahmini ağırlığı 70 tondur. Apollon Tapınağında bulunan sütunların beherinin o zamanki maliyeti 40.000 drakhme/drahmi idi. İnşaatta çalışan yüzlerce işçinin her birine de 2 drakhme yevmiye ödeniyordu…

TAPINAĞIN KORUYUCUSU MEDUSA

Medusa Görgolar adı verilen üç kız kardeşten tek ölümlü olanıdır. Gorgolar ise Yunan mitolojisinde yılan saçları olan, korkunç yüzlü ve kendilerine bakanları taşa çeviren Sihenno. Euryale ve Medusa adlı üç kız kardeşe verilen genel atlır. “Gorgo” kelimesi Yunanca “Gorgos” sözcüğünden gelir. Anlamı “korkunç. dehşet verici “dir. Bu nedenle kızların ve aralarında en çok tanınan Medusa’nın baktığı her veri taşa çevirme özelliği olduğuna inanıldığından Yunanlar. Medusa’nın başını yani yılan başlı kızı kalkanlarına, korumak istedikleri eşyalarına. binalarına. tapınaklarına zırhlarına işlemişlerdir.

Kehanet yapımı  şu şekilde oluyordu: Kahin ve Kahineler kutsal su ile yıkanırlardı.Kehanet yapacaklar ‘’pelanos’’ denen ücreti ödeyerek ön sunularını yapmış olurlardı. Ücretin yanı sıra kurban kesenlerde vardır.Kesilecek kurban da aynı şekilde kutsal su ile yıkanır ve sunulmak üzere bekletilir.Hayvan eğer hareketsiz kalır ise Apollon tarafından kabul edilmediği anlaşılır.Kurban edilebilmesi için çırpınması gerekmektedir.Soruyu soran kişi yazılı olarak sorusunu rahibeye verir ve gelecek yazılı cevabı bekler.Pythia transa geçtiği durumda ağzından çıkanlar rahibe tarafından yazılarak önce arşive kopyalanıyor daha sonra müşteriye veriliyordu.Bu şekilde de kehanet gerçekleşmiş oluyordu.Aldıkları cevapların yeterlilikleri ve işlevleri muammadır.Yunan edebiyatının birçok eserinde bu cevapların hileli ve şaşırtıcı olduğu yazmaktadır.Fakat insanlar kahinlere güvenmeye devam etmişlerdir.Kehanet günümüzde bile bizi kandırmaya ve şaşırtmaya devam etmektedir.

Tapınağın ana yapı malzemesi poros taşıdır. Ancak dışarıdan görünen bölümleri, bütün üst yapı ve pronaostaki sütunlarla başlıkları mermerdendi. Pronaosun sütunlarının alt kısmı Efes tapınağının ön yüzündeki sütunlarda olduğu gibi kabartmalarla süslü idi. Bu kabartmalardan ele geçen iki güzel kadın başı halen Berlin Müzesi’ndedir. İon sanatının en başarılı örnekleri olan bu eserleren geç M.Ö. 550 tarihlerinde yapılmışlardır, yani Arkaik Didymaion’un ilk inşa evresindendirler. Ayrıca Arkaik tapınağın üç fascialı architravında yer alan ve halen biri Istanbul, diğeri ise Berlin Müzesi’nde korunan kanatlı gorgolar Geç Arkaik eserler olup, tapınağın 6. yüzyıl sonundaki onarım dönemindendirler. Yukarıda söz konusu olan ve Apollon Philesios adı ile anılan bronz kült heykeli de 6. yüzyılın sonunda yapılmış olmalıdır ; çünkü Pausanias’ın anlattığına göre eserin heykeltraşı M.Ö. 500 tarihlerinde yaşamış Sikyonlu Kanachos’tur. Bugüne değin söz konusu onarım sırasında heykelin yer aldığı naiskosun da yeniden yapıldığı düşünülüyordu. Ancak şimdi Klaus Tuchelt sekos içindeki naiskosu “Kutsal-Kaynak” evi olarak tanımlamakta ve yontucu Kanachos’un yaptığı Apollon heykelinin burada yer almış olamayacağını ileri sürmektedir. Kutsal Kaynak suyunun bilicilik (kehanet) ile olan ilişkisi göz önünde tutulursa Klaus Tuchelt’in önerisi cazip gelmektedir. Böyle olmakla beraber Didyma Tapınağı’nda bir Apollon heykelinin yer aldığı da şüphesizdir. Onun için sorun henüz açıklık kazanmış değildir. 

KAYNAKÇA: Didim Belediyesi

Bu içeriğe tepkiniz nasıl oldu?
Bayıldım
4
Kızgın
0
Komik
0
Şaşkın
0
Üzgün
0
Henüz yorum yok. İlk yorumu siz yapın!

Bir cevap bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

Türkiye'den ve Dünya’dan kadınlara öncelikli olarak, bütün kesimi ilgilendiren haberler tarafımızca bizzat yapılmaktadır. La Femme Nicomedia bir markadır. Her hakkı saklıdır. Bu websitesinde yer alan hiçbir metin/haber izin almadan kopyalanamaz.

Yukarı Kaydır