Şu anda okuyorsunuz
YASEMİN KOKULU ÜLKE: TUNUS

YASEMİN KOKULU ÜLKE: TUNUS

tunus

Pek çok konuda olduğu gibi, ülkeler ve şehirler hakkında da bazı önyargılara sahip olabiliyoruz. İzlediğimiz bir film ya da sosyal medyada gördüğümüz bir haber, o ülkeye ilişkin zihnimizde belirli izlenimlerin oluşmasına yol açabiliyor. Medya ile birlikte beslenen önyargılar, zaman içerisinde nefrete ve ayrımcılığa kadar varabiliyor.

“Arap Baharı” sürecini başlatan “Yasemin Devrimi” ile birlikte adını sıkça duyduğumuz Tunusla ilgili kafamda olumsuz bir fotoğraf canlanıyordu. Katı kuralların olduğu ve daha kapalı bir ülke beklerken, yaptığım seyahatle birlikte zihnimdeki o fotoğrafın yerini, sıcak renklerle bezeli güzel bir tablo almıştı.

Kuzey Afrika’da bulunan ve Akdeniz’e kıyısı olan Tunus, Mağrip bölgesinin en küçük ülkesi. 

Berberi dilinde “konaklanacak alan” anlamına gelen Tunus; Fenikelilerden Romalılara, Bizanslardan Araplara ve Osmanlılardan Fransızlara kadar birçok imparatorluğun egemenliği altında kalmış. Mimariden yemek kültürüne kadar bu kültürlerin izlerini görüyorsunuz.

1881 yılında Osmanlı’dan Fransa’ya geçen Tunus, 1956 yılında bağımsızlığını ilan etmiş. 

Resmi dilin Arapça olduğu ülkede, “Tounsi” ya da “Derja”  olarak adlandırılan Tunus Arapçası ile Berberi dilleri de konuşuluyor. Ticari ilişkiler ve eğitim başta olmak üzere birçok alanda Fransızca da kullanılıyor.

Tunus denince akla gelen şeylerden biri de adeta milli çiçekleri haline gelmiş “yasemin çiçeği”. Turistlerin en çok aldığı ürünlerden biri de yasemin parfümleri. Ben de alışveriş sırasında küçük şişeler içinde satılan bu parfümlerden aldım.

Başkent Tunus

Ülkeyle aynı adı taşıyan Tunus, Kuzey Afrika‘nın en büyük ve hareketli şehirlerinden biri. Kıyı şeridinde güzel kumsalları, kafeleri, restoranları, yürüyüş yolları ve bisiklet parkurları bulunan sevimli bir Akdeniz şehri.

Tunus, Medine (eski şehir) ve Ville Nouvelle (yeni şehir) olarak iki kısımdan oluşuyor. 8.yy’da Arapların İslam’ı getirmesinin ardından Medine Bölgesi’nde gelişen şehir, 16.yy’da Osmanlı kontrolüne girmiş ancak İspanya, Cezayir ve İngiltere tarafından da zaman zaman tehdit edilmiş.

1871’de Türk Bey’i Hüseyin’in Osmanlı’dan ayrılarak bağımsızlık ilan etmesinin hemen ardından Fransız sömürgesi olan şehirde Ville Nouville (yeni şehir) gelişmeye başlamış ve zaman içerisinde son derece önemli bir Akdeniz kenti olup 2. Dünya Savaşı’nda da Naziler tarafından ele geçirilmiş.

Eski Şehir: Medine

UNESCO Kültür Mirası Listesi’nde yer alan eski şehir ya da diğer adıyla Medine, ülkenin Arap kontrolüne geçtiği 12-16. yüzyıllar arasında inşa edilmiş ve o dönemde İslam dünyasının en önemli şehirleri arasında yer almış. Bugün ise özellikle tarihi yapıları ziyaret etmek için ideal bir bölge. Ayrıca, geleneksel ürünleri ve hediyelik eşyaları bu bölgedeki çarşılardan alabilirsiniz.

Medine bölgesindeki 18.yy’dan kalma saraylardan birisi olan Dar Ben Abdallah,19.yy’dan kalan mobilya, tekstil ve zanaat ürünlerine müze olarak ev sahipliği yapıyor ve ziyaretçilere o dönemin Tunus’unu anlatıyor.

Medine’deki önemli yapılardan biri olan ve 8. yüzyılda inşa edilen El Bey Türbesi ise Osmanlı anıt mezarlarına özgü kubbe özelliklerini taşıyor. İç kısmında Ali Paşa döneminde yapılan çini ve alçı işçilikleri mevcut. Osmanlı’nın Tunus Beyliği’nin yönetimini verdiği Hüseyni hanedanının 160 prensi ve aileleri burada gömülü.

İlk İslam Üniversitesi: Al- Zaytuna Cami

Tunus’un en eski ve en büyük camisi olan Al-Zaytuna (Ez-Zitouna) cami, M.S. 732 yılında inşa edilmiş. Aynı zamanda ilk İslam Üniversitesi olan ve yaklaşık 5 bin metrekare alan içerisinde kurulan caminin ismi ise “zeytin ağacı” anlamına geliyor. Cami inşa edilirken bulunduğu yerdeki zeytin ağacından dolayı bu ismi almış. Minaresi 43 metre uzunluğunda. Afrika ülkelerindeki kare biçimli minare burada da karşımıza çıkıyor. İçindeki halılar hasır tarzı. Camide minber olmaması ise şaşırtıcı.

Şehrin Yeni Yüzü: Habib Bourguiba Bulvarı

Habib Bourguiba Bulvarı, Tunus’un yeni şehir kısmında bulunuyor. Şehrin modern yüzünü oluşturan bu işlek bölgede birçok mağaza, kafe ve alışveriş merkezi yer alıyor. Yeşillikler içindeki bulvarı boydan boya gezerek kentin atmosferini soluyabilirsiniz.

Ayrıca, birçok tarihi yapı da bulvar üzerinde bulunuyor. Bunlardan biri olan Aziz Vincent de Paul Katedrali, Yeni Roma, Mağribi ve Gotik mimari stilleriyle 19. yüzyılda inşa edilmiş bir Fransız koloni dönemi yapısı.

Bulvarın Medine’ye yakın olan tarafında ise 19.yy eseri bir kapı olan Bab El Bhar (Fransız kapısı olarak da geçiyor) bulunuyor.1848 yılında inşa edilmiş ve günümüze kadar orijinal halini korumuş. Denize çıkışı kontrol etmek amacıyla yapılmış.

Tunuslu düşünür, devlet adamı ve tarihçi İbn Haldun’un heykeli de bu bölgede yer alıyor.

1332 yılında Tunus’ta dünyaya gelen İbn Haldun; ünlü hocalardan fıkıh, hadis, tefsir, mantık ve felsefe alanında eğitimler almış. Bu derslerin dışında tabiat, matematik, şiir ve edebiyat alanında da eğitimleri var.

Tunus, Cezayir, Fas, Endülüs arasında dolaşarak toplumsal düzeni, insanların gelenek ve göreneklerini, yaşayış biçimlerini incelemiş; toplumlar arasındaki ayrılıkları görmüş ve tarih felsefesine gözlemci ve deneyci bir açıdan yaklaşmış.

İbn Haldun 20 yaşlarında iken ülke yönetiminin başında olan Beni Hafs hanedanından Sultan Ebu İshak’ın katipliğine getirilmiş ve siyasi yaşamı başlamış. Siyasete veda ettikten sonra ise 1374 yılında Afrika’da küçük bir kasabaya çekilerek meşhur “Mukaddime”sini yazmıştır.

Bardo Ulusal Müzesi

Tunus’un önemli arkeolojik buluntularının sergilendiği bu görkemli müze, muhteşem mozaik koleksiyonuna sahip. Tunus ziyaretinde mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri.

Ülkedeki en önemli arkeoloji müzesi olan Bardo, Osmanlı dönemi valisi Ali Paşa’nın sarayıymış. Saray, Fransız işgali sırasında müze haline getirilmiş. Kartaca ve Roma dönemine ait nadide parçaların sergilendiği müzede, Osmanlı ve Fransız etkisini görmek de mümkün.

Bardo aynı zamanda dünyanın en önemli müzelerinden biri. Geçmişi 2000 yılından uzun bir zamana dayanan muhteşem mozaikler sergileniyor.

2000’li yıllara kadar dünyanın en büyük mozaik müzesi olarak kabul edilen Bardo’nun tahtını ise Gaziantep Zeugma müzesi sarsmış.

Kartaca

Tunus seyahatimde bir günümü Kartaca’ya ayırdım. MÖ 814 yılında, Tunus yarımadasında kurulmuş bir Fenike kolonisi olan Kartaca, Tunus merkeze yaklaşık 20 km uzaklıkta. Fenike dilinde Kartaca “kart-hadaşt” yani “yeni şehir” anlamına geliyor.

Döneminin en önemli ticaret noktalarından biri olan şehir, sahip olduğu arkeolojik kalıntılar ve tarihi önemi sebebiyle UNESCO Kültür Mirası Listesi’nde yer alıyor. Bugün ise Tunus’un önemli turizm merkezleri arasında bulunuyor. Fenikelilerin kültürel ve tarihsel mirasına tanık olmak için ziyaret edilmesi gereken noktalardan biri.

Kartaca’daki kalıntıların hepsi bir yerde değil. Geniş bir alan üzerine yayılmış farklı gezi alanları bulunuyor ve hepsi tek bir bilet ile gezilebiliyor. Gezi noktaları arasında biraz mesafe bulunuyor. Bölgede çok fazla ulaşım aracı yok. O yüzden bir taksici ile anlaşarak bölgeyi gezdim. Tunus’ta taksi ücretleri çok pahalı değil. Sıkı pazarlık yapmadan binmemek gerektiğini de hatırlatayım.

Kartaca aynı zamanda meşhur hükümdarı ve tarihteki büyük askeri dehalardan biri olan Hannibal ile de biliniyor.

Peki, ülkemizde Hannibal Anıtı olduğunu biliyor muydunuz? Ek bilgi olarak vereyim.

Hannibal, Romalılara karşı başlattığı yeni bir savaş için Bithynia (Bursa) Kralının yardımını almaya çalışmış fakat başarılı olamamış. Kral tarafından Romalılara teslim edileceğini öğrenmesi üzerine Bithynia topraklarındaki Libyssa’da (Gebze) intihar ederek MÖ 183’de ölmüş.

Atatürk, 1934’de Hannibal’ın Gebze’deki mezarının bulunmasını ve üzerine bir anıt dikilmesini istemiş. Bu isteği yıllar sonra yerine getirilmiş. Anıt, Atatürk’ün doğumunun 100. yıldönümü olan 1981 yılında Gebze’de yapılmış.

Şirin Belde: Sidi Bou Said

Sidi Bou Said,Tunus şehir merkezinden 20 km uzaklıkta, kuzeyde bulunan şirin bir kasaba. Tunus gezimde en beğendiğim yer burası oldu. Harika bir deniz manzarası var.  Arnavut kaldırımlı sokaklarında dolaşırken begonvillerle çevrili mavi cumbalı evleri ve özellikle kapıları adeta birer sanat eseri gibi.

Tunus körfezine hâkim bir tepede bembeyaz evleri, mavi kapı ve pencereleriyle bu sevimli belde, kapı işlemeleri ile meşhur. O dönemde kapıdaki işleme sayısının çok olması bir zenginlik göstergesiymiş. Fransa’dan gelen birçok ressam, şair, yazar ve müzisyen bugün burada ev sahibi.

Şehir, ismini 13. yüzyılın başlarında burada yaşamış olan dönemin önemli dini şahsiyetlerinden biri olan Sidi Bou Said’den almış. 18. yüzyılda Tunus’taki Hüseyni hanedanı mensupları buraya yerleştiklerinde kendileriyle beraber dönemin yazar ve müzisyenlerini de buraya getirip yerleşmelerini sağlamışlar. O dönemden bu yana Sidi Bou Said, bir yazar ve sanatçılar beldesi olarak ün yapmaya başlamış. Beldeyi gezip görenler ve hatta bir dönem orada yaşayanlar arasında Avrupa’nın tanınmış yazar ve sanatçıları Colette, Simone de Beauvoir, André Gide, Henri Matisse, Michael Foucault ve Paul Klee de bulunmakta.

Sidi Bou Said’e Tunus merkezden kalkan tren ya da taksi ile ulaşabilirsiniz.

Tunus İzlenimlerim

  • Binalar çok bakımsız. Özellikle tarihi binalar restore edilirse şehrin görünümünü olumlu yönde değiştirir. Sanırım parasızlıktan ya da boş vermişlikten dolayı herhangi bir girişim yok.
  • İnsanları çok yardımsever ve sıcakkanlı. Bizleri ayrıca seviyorlar. Özellikle Türkiye’den geldiğimi söylediğimde kardeş ülke olduğumuzu ve ülkemizi sevdiklerini vurguluyorlar. Birkaç esnaf da Türkiye’den geldiğimi öğrenince “Hasan Şaş ve Mustafa Sandal” isimlerini söyledi. Hatta birisine Mustafa Sandal’ı nereden tanıyorsun dediğimde kuzeni olduğunu söylediJ Yalnız bu ünlü listesini güncellemeleri gerekiyor. Eskide kalmışlarJ
  • Temizlik olayı çok sıkıntılı. Sokaklar çöplük içinde. Gündüz vakti temizlik yapan görevli görmedim hiç. Sadece bir kere gece çöp toplayan çalışanları gördüm. Çöp arabasına ise rastlamadım. Aynı şekilde oteller de hizmet ve temizlik yönünden kötü durumda. Bizdeki yıldızı olmayan konaklama işletmelerinin buradaki 3-4 yıldızlı otellerden daha iyi olduğunu söyleyebilirim.
  • Alışveriş yaparken büyük kazık yememek adına kesinlikle sıkı pazarlık etmek şart. Ürünün fiyatını sorup yolunuza devam ettiğinizde arkanızdan seslenerek düşük fiyatları sıralıyorlar.
  • Tramvay için bazı ana kalkış noktalarından bilet alımı ve kontrolü oluyor sadece. Ara istasyonlarda herkes durağa gelip bilet olmadan biniyor. Tramvayda kontrol yapan bir görevli de görmedim. Niye bu kadar başıboş bıraktıklarını anlamadım.
  • Taksicilerin çoğu fazla para almak için taksimetreyi açmıyor. Geceleyin Tunus havaalanına indiğimde taksiye bindim.Taksicinin biri 50 dinar dedi (havaalanı ile şehir merkezi 8 km.1 Dinar ise 2 liraydı).10 dinar teklif ettim fakat gece olduğu için bu fiyata olmayacağını söyledi.Taksimetre açmasını istedim ama kabul etmedi. Az ileride başka bir taksici 30 Dinar dedi. Onu da kabul etmedim. Sarı taksilerden birine bindim.Taksimetre açmasını istedim fakat kapalı olduğunu söyledi. Ben de pazarlıkla 20 dinara anlaştım. İstanbul’a dönüş uçağım için yine gece taksiye binmek zorunda kaldım.Taksiye binince teklif etmeye gerek kalmadan taksimetrenin açık olduğunu gördüm.Havalimanına geldiğimizde ise 8 dinara yakın bir para ödedim. Böylece gerçek fiyatını öğrenmiş oldum giderayak.

Bir Heykel Bir Diyalog

“Daha ne kadar böyle duracağız hacı abi! Konsantre olamıyorum artık. Yürüyüşe gidiyorum ben.”

Tunus Mutfağı

Ülkede zengin bir mutfak kültürü var. Tunus’ta genel hatlarıyla Akdeniz mutfağı ile Arap mutfağının birleşimi söz konusu. Tahmin edileceği gibi baharat ve acı oldukça yaygın olarak kullanılıyor. Berberilerden kuskus, Romalılardan zeytin ve zeytinyağı, Araplardan kahve ve baharat, Osmanlılardan ise şerbetli tatlıları alarak mutfaklarını zenginleştirmişler.

Kırmızı biberden yapılan az tuzlu ve bir çeşit salça olan “Harissa”, Tunus mutfağının en önemli tatlarının başında geliyor. Sadece Tunus şehrinde değil, tüm ülkedeki en önemli yerel yemek ise bir çeşit bulgur salatası olan “Kuskus”. Meşhur Harissa sosu ile tatlandırılan bulgur yemeği et, tavuk, patates veya havuç gibi yan ürünlerle servis ediliyor.

Kişniş, kimyon, karabiber, kırmızı biber ve tarçın en çok kullanılan baharatlar arasında bulunuyor.

İlk defa karşılaştığım ve şaşırdığım şeylerden biri de pirzola etinin yanında limon vermeleriydi. Tunuslu arkadaşa sebebini sorduğumda eti yedikten sonra yağlı elleri temizlemek için olduğunu söyledi.

Badem ve hurma ile hazırladıkları “Mahrud” adında tatlıları var. En ünlü sıcak içecekleri ise taze naneli yeşil çay. Çay, üzerine çamfıstığı serpilerek servis ediliyor. Fakat şekerli olduğu için sevemedim.

Tunus’a Ne Zaman Gidilir?

Tunus’ta iki ayrı iklim türü var. Bunlar çöl iklimi ile Akdeniz iklimi. Akdeniz iklimi, daha çok ülkenin kuzey taraflarında hâkim. Yazlar kurak ve sıcak, kışlar ise ılık ve yağışlı. Güney kısmı ise Sahra Çölü ile çevrili olduğundan, burada çöl iklimi görülüyor.

Haziran ayından sonra sıcaklık seviyesi bunaltıcı noktalara kadar ulaşıyor. Bundan dolayı turistik gezi için ilkbahar ya da sonbahar aylarında ziyaret etmek en uygunu. Denize girmek ve plajların keyfini çıkarmak için yaz ayları tercih edilebilir. Ben, ekim ayında gitmiştim. Gezmek için ideal bir hava vardı.

Film Önerisi

Tunuslu yönetmen Nacer Khemir’in senaristliğini ve yönetmenliğini yaptığı 1991 yapımı “Güvercinin Kayıp Gerdanlığı” adlı film, Endülüslü felsefeci, tarihçi ve ilahiyatçı İbn Hazm’ın “Güvercin Gerdanlığı” adlı kitabından uyarlanmış. Aşkın 60 ismini arayan ve Semerkand prensesinin hayali ile büyülenmiş hattat çırağı Hasan’ın içine düştüğü masal anlatılıyor filmde.

Seyirciyi aşk yolculuğuna çıkaran bu imgesel filmin IMDB puanı ise 7.1.

Günün Sözü

“Seyahat için yaptığın yatırım, kendin için yaptığın en iyi yatırımdır.” – Matthew Karsten

Bir sonraki yazımda, yeni bir rotada tekrar buluşmak dileğiyle.

Herkese sağlıklı ve huzurlu günler diliyorum.

Doçent Dr. Ali Fikret AYDIN

Bu içeriğe tepkiniz nasıl oldu?
Bayıldım
0
Kızgın
0
Komik
0
Şaşkın
0
Üzgün
0
Henüz yorum yok. İlk yorumu siz yapın!

Bir cevap bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

Türkiye'den ve Dünya’dan kadınlara öncelikli olarak, bütün kesimi ilgilendiren haberler tarafımızca bizzat yapılmaktadır. La Femme Nicomedia bir markadır. Her hakkı saklıdır. Bu websitesinde yer alan hiçbir metin/haber izin almadan kopyalanamaz.

Yukarı Kaydır