Şu anda okuyorsunuz
O BİR DEVRİMCİYDİ

O BİR DEVRİMCİYDİ

o bir devrimci

Devrim yapmak için siyasi ideojiler dışında da donanımlar gerekir.Örneğin sanat ta bir baş kaldırı aracıdır.Fakat bazı şeyleri değiştirmek için;öncü bir ruha ve farklı düşüncelere sahip olmak gerekir. Sıradan olmayan,herkesin göremediğini gören ve sonsuz cesaret isteyen ilk adımları atacak biri olmalı.

İşte tam bu vasıflara uyan biriydi Zeki MÜREN.

1931 yılında ailenin tek çocuğu olarak Bursa’da dünyaya gözlerini açtığından,1996 yılındaki vefatına kadar halk onu çok sevdi,çok yükseklere taşıdı.Hiç bir sanatçıya nasip olmadığı kadar sevildiği için ona ”Sanat Güneşi” lâkabını lâyık gördüler. O da, bu eşsiz sevginin hakkını vererek hiç bir zaman kendini toplumdan üstün görme ukalâlığına düşmedi. Değer verdikçe değer gördü.

Küçük yaşlarında sesinin güzelliği anlaşılmış ve ilerleyen yıllarda önce özel derslerle, daha sonra radyonun stajyerlik eğitimi ile musiki bilgilerini zenginleştirerek, 1951 yılının ilk gününde radyodan ilk kez sesini duyurabilme olanağını bulmuştur. O gece devrimin ayak seslerinin duyulduğu gecedir. Tüm Türkiye onu konuşmaya ve bu büyülü sesin sahibini merak etmeye başlamıştır artık. Onca eğitim ve birikimin meyvesi o gece olgunlaşmıştır, mucize gibi.

 

Ondan sonrası ise bir sanatçının hayal edebileceğinden de ötelere gitti. İnanılmaz ilklere imza attı. 600 ün üzerinde plak ve kaset doldurdu. İlk plağı ”bir muhabbet kuşu” adlı Şükrü TUNA  bestesi ve yüzlercesi takip etti.İlk altın plağı o aldı. Sonra halkıyla buluşmak içim filmler çekti. 18 filmin bazı müziklerini kendi besteledi. İlk filmi ”Beklenen Şarkı” çok tutuldu. Hala herkesin dilinden düşmeyen ” Beklenen Şarkı” bu filmin unutulmaz müziğidir.

1965 de ” bıldırcın yağmuru” adlı şiir kitabını çıkarttı.

1991 de devlet sanatçısı seçildi.

O yıllara kadar duyulmayan billur gibi sesi ve eşsiz Türkçe telaffuz ile seslendirdiği şarkılar bile onunla bütünleşti adeta.Bu özelliğinden dolayı ”çay ve sempati” adlı, bir tiyatro eserinde de başrol oynadı.Sanat için doğmuş biriydi. Hangi dala elini atsa yenilik getiriyor, basında, dergilerde hep öne çıkıyordu. Güzel Sanatlar Akademisi’ nden yüksek desinatör olarak mezun olduğu için tüm sahne kıyafetlerini kendi tasarlıyordu. İlk kez bir erkek sanatçıyı bu kadar renkli ve cesur giysiler içinde görmek elbette halkın büyük ilgisini çekiyordu.Taşlı, payetli, tüylü kıyafetlerden sonra mini etekle, hatta çok yüksek platformlu çizmeler ile görünmek artık devrim değil de neydi ? Amerika’ lı show yıldızı piyanist Liberace’ in Türkiye versiyonu gibiydi. Her hareketi olay oluyordu. Kıyafetleri, mücevherleri, renkli kişiliği, alışılmadık tavrı o zamanki toplum içinde dahi kabul görüyordu.

Yenilikleri bu kadarla da sınırlı değildi. Devamlı değişen sahne dekorları, sahnede bir kaç kıyafet değiştirmesi, gazinoya parfüm sıktırması, T şeklindeki podyuma sahne, garsonların iş yerlerinde tek tip kıyafetleri, o sahnedeyken garsonların servis yapmaması, gürültü yapılmaması kuralları ona aittir. Aslında hem kendine hem de izleyiciye saygısının tezahürüdür bir anlamda.

Evet, sadece bu kadar da değil. O, tutucu bir coğrafyada tabuları yıkan bir erkektir. Çok cesur, çok farklı, çok öncü bir erkek. Dahası var. Tüm servetini Türk Eğitim Vakfı ile Mehmetçik Vakfı’ na bağışlayacak kadar vatansever bir öncü.

Ruhun şad olsun, büyük devrimci.

Bir daha senin gibi bir öncü gelmez.

Lale DARCAN TIĞ

70 lerin başında Antalya Derya Motel ‘de İzmitliler olarak , oranın müdavimlerinden olan Zeki Müren ile Fotoğraf çektirmiştik .Rahmetli eşim Turan TIĞ,ben arkadaşlar.

Bu içeriğe tepkiniz nasıl oldu?
Bayıldım
0
Kızgın
0
Komik
0
Şaşkın
0
Üzgün
0
Henüz yorum yok. İlk yorumu siz yapın!

Bir cevap bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

Türkiye'den ve Dünya’dan kadınlara öncelikli olarak, bütün kesimi ilgilendiren haberler tarafımızca bizzat yapılmaktadır. La Femme Nicomedia bir markadır. Her hakkı saklıdır. Bu websitesinde yer alan hiçbir metin/haber izin almadan kopyalanamaz.

Yukarı Kaydır