Şu anda okuyorsunuz
Libya

Libya

libya

Bu gün Libya konusunu genel olarak anlatmak istiyorum.

Libya’ya Türkiye’den giden zannederim ilk ve son turistik kafileyiz. Neden derseniz, Libya’ya vize almak için Kaddafi’nin onayı gerekiyordu. Şahsına münhasır bir lider olduğu için sabah yataktan kalkış ruh durumuna bağlı idi sizin vize alıp alamayacağınız. Neyse ki o gün iyi günlerindeymiş ki bizim guruba onay vermiş. Libya’ya indiğimizde limana gelen büyük bir yolcu gemisi bekliyordu. (İngilizlere vize vermemiş ve gemi geri gitmişti.) işte o an çok şanslı olduğunuza inanıyorsunuz.

Kaddafi enteresan bir Lider, enteresan bir diktatördü. Muammer Muhammad Abu Minyar el-Kaddafi ( 7 Haziran 1942 Sirte doğumlu. İdi. 1969’da yüzbaşılığa yükselen Kaddafi, bu gizli örgüte dayanarak, o sırada kaplıca tedavisi görmek üzere Türkiye’de bulunan Kral I. İdris’e karşı darbe yaptı (1 Eylül 1969).

Darbe yaptığında Libya çok fakirdi. Ancak Yönetiminin 3. Veya 4.yılında Libya’da petrol bulundu. Bulunan bu petrol günlük 1.5 milyon varillik üretimiyle Libya’yı Kuzey Afrika’nın en büyük üçüncü petrol üreticisi konumuna getirdi. Dünya toplam petrol üretiminin yüzde 3’ünü üreten Libya’da, dünyanın en kolay işlenen ve en kaliteli petrol’u bulunuyor. Petrolden yavaş yavaş zenginleşen Libya ve gücünü arttıran Kaddafi, 42 sene ülkeyi yönetirken kendine has uygulamaları ve saçmalıkları da olsa daha demokratik kurallarla yönetmiştir. Halkı için onların yaşamlarını kolaylaştıracak her şeyi (Evlenmek isteyen gençlere 150 m2 ev , her aileye aylık 300 euro yardım elektrik, su doğalgaz, eğitim, sağlık, hastalara ilaç, benzinin litresi bizim parayla 20 kuruş, bankalarda faiz alınmıyor, vergi ödenmiyormuş.)  bedava yapıp vermişti. Biz de Libya’da bunları gözlerimizle gördük…

Halkı tarafından da çok sevilen Kaddafi Paranın da verdiği güçle biraz da Megola Manyaktı. Kendinden daha fakir Afrika ülkelerine gittiğinde o ünlü çadırını da yanında götürür ,kendini ziyarete gelen devlet adamın kendisinden daha aşağıda bir koltuğa oturttuğu rivayet edilirdi. Hatta bir seferinde Fransa ziyaretinde o ünlü çadırını bu günkü Louvre Müzesinin bahçesine kurdurtmuştu.( O zamanlar bahçedeki cam Piramit henüz yoktu.

Kaddafi, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı döneminde yanımızda olan tek Liderdi. Amerikan ambargosunu hiçe sayıp Türkiye’ye önemli ölçüde petrol ihraç etmişti. Libya’nın 48 milyar varil petrol, 54.6 trilyon metreküp doğalgaz rezervi ve elindeki enerji kaynaklarının değeri tam 6 trilyon dolar. Bu da, onun öldürülmesi için yeterli bir neden idi. Dünyadaki bir gerçek ,bütün diktatörler eninde sonunda halk ayaklanması ile hayatlarını kaybediyorlar.

Libya’da Berberi kabileler “Sahra Çölü‘nün kadim sahipleri” ve “mavi giyinenler” olarak bilinen Tuaregler, binlerce yıllık milli kimlikleri, farklı örf ve adetleri, bedevi yaşam biçimleri ve kadınlara verdikleri değerle gizemli ve özgün bir topluluk olarak dikkati çekiyor.

TUAREG TOPLUMU

Nijer, Mali, Burkina Faso ve Libya gibi ülkelerin arasında kalan geniş bir alanda yaşarlar ve nüfusları da yaklaşık  olarak  1.2 milyon civarındadır. Tuareg toplumunun kökenine bakıldığında, bu toplumun aslen berberi kabilelerine mensup olduğu görülmektedir.  Mezhep olarak, zahiriye mezhebine sahiptirler. Zahiriye mezhebinde bir hadise göre Tuareglerin yüzlerini örttükleri söylenmektedir. Bu konuda başka bir söylenti ise, kötü ruhların ağızdan girmelerini engellemek için Tuareglerin yüzlerini kapattıklarıdır. Tuaregler, Afrika’nın en eski kavimlerinden biridir. Sahra Çölü’ndeki varlıkları 5. yüzyıla kadar uzanmakta ve ağırlıklı olarak Büyük Sahra Çölü’nün kuzey ve orta kesimlerinde göçebe olarak yaşamaktadırlar. Tuaregler, ‘Berberi’ etniğinden kabul ediliyor. 19. yüzyıla kadar hayvancılık ve bölgelerinden geçen kervanlar üzerinden ticaret yaparak geçinen Tuareglerin yaşam tarzları, Fransızların bölgeye gelişiyle değişir. Sömürgeci Fransızlar ilkel silahlarıyla kendilerine direnen Tuaregleri ancak 40 yıl sonra kontrol altına alabilmiştir. Uzun boylu, geniş omuzlu, uzun bacaklı, dayanıklı, güçlü ve savaşçı bir toplumdur.

Bir iki satır da Atatürk’ten bahsedelim.

Mustafa Kemal Atatürk’ün katıldığı ilk savaş Trablusgarp Savaşı’dır. 1911 yılına gelindiğinde, İtalyanlar Trablusgarp’a saldırarak Osmanlı Devleti’ne savaş ilan ettikten sonra, Osmanlı Devleti, İtalyanlara karşı koymak için bölgeye asker gönderememiş sadece vatan sever bazı subaylar sivil kıyafetler ve zor şartlar altında Trablusgarp’a geçerek vatan topraklarının kaybedilmemesi için büyük çaba sarf etmişlerdir. İşte bu subaylar arasında Mustafa Kemal’de vardı. Mustafa Kemal, bu uzun yolculukta rahatsızlanmış ancak iyileştikten sonra arkadaşları ile birlikte bölge halkını örgütleyerek, Derne, Tobruk ve Bingazi’yi düşmandan kurtarmışlardır. O sırada Libya’nın başında Ömer Muhtar bulunmakta ve İtalyanlarla savaşmaktadır.

Ömer Muhtar birçok Kuzey Afrikalı Müslüman gibi Senusi tarikatına mensuptu.

Tam da o günlerde Balkanlar karıştı. Karadağ’ın 8 Ekim 1912’de Osmanlı İmparatorluğu’na savaş ilan etmesiyle Balkan Savaşları başladı. Patlak veren yeni savaş, Osmanlı İmparatorluğu’nu İtalyanlarla barışa zorladı. Çünkü Ege Denizi’ndeki İtalyan donanması, Makedonya’ya yardım gönderilmesini engelliyordu. Sonuçta İtalya’nın şartları kabul edildi ve 18 Ekim 1912’de Uşi Antlaşması imzalandı. Ömer Muhtar İtalyanlara esir düştü ve asıldı. Atatürk’ün Ömer Muhtarı yalnız bıraktığını ve kaçtığını düşünen Libyalılar, Atatürke kızarlar.

https://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/2550406-iste-1911de-libya-ile-12-adayi-verdigimiz-lozan-yahut-usi-andlasmasinin-orijinalinin-goruntuleri

Havalimanına indiğimizde yanımıza bir sivil Polis verdiler. İri kıyım, başında Tuareg örtüsü bulunan bu polis bütün gezi boyunca yanımızdan hiç ayrılmadı. Bizi Libyalılara karşı korumak için mi?  Yoksa, Libyalıları mı bizden korumak için yanımızdan ayrılmadığını, anlayamadık. Neyse …

Her tarafta Kaddafi’nin büstleri, resimleri ve kendisinin yazdığı o önemli “Yeşil Kitabın” görüntüleri vardı. İlginç şeyler görüyorduk… Mutluyduk…Önemli şehirlerde duruyor, çölün içine doğru yol alıyorduk.

Burada önemli bir şeyden bahsedeceğim. Hani çok kızdığımızda “Fizan’a kadar yolun var” deriz ya, işte o Fizan çölü de burada, Osmanlının meşhur sürgün yeri Fizan….

Abdülhamid ,İttihat ve Terakki örgütlenmesine ön ayak olduğu için binlerce yurtsever insanı imparatorluğun en ücra köşelerine sürgün etti. O yerlerin başında Yemen ve bugün Libya sınırları içinde kalan Fizan geliyordu. Fizan sürgün açısından en uç ve zorlu yerdi. Büyük Sahra’nın göbeğinde yer alan bu yerlere sürülenlerin bir daha geri gelmesi mucizelere bağlıydı.

Emin Çölaşan’ın dedesinin de soyadı buradan geliyor. Şimdi onunla ilgili tarihi anekdotlara bir göz atalım.

Benim tarikat ehli dedem, babamın babası tabip baytar (askeri veteriner hekim) Emin Bey ‘de Fizan’a sürgün edilmiş, sürgün kafilesiyle birlikte Büyük Sahra’yı develerle ve yürüyerek (45 günde) aşmak zorunda kalmıştı. (Soyadımız oradan geliyor.) Çölde susuzluktan kırılmış, develerin idrarını içmek zorunda kalmışlardı.” Çöllerde geçen zorlu sürgün hayatı sonunda cumhuriyet kurulup soyadı kanunu çıkınca da aile “Çölaşan” soyadını alır.

Libya-Ghadames şehri (Çöl’ün ortasındaki inci)

Libya’nın, Ghadames şehri, çölün ortasında kurulmuş çok önemli bir yerleşim merkezi. Önemi şuradan geliyor. Bu yerleşim merkezinin üstü kapalı (Bizim Kapalı çarşı gibi) bütün sokaklar labirent gibi. Her taraf beyaz boyalı. Burayı önemli kılan bir başka husus da, Evlenme çağına gelen kızlara, nişan merasiminden sonra beyaz boyalı bir ev teslim ediyorlar. Kız, kendi zevkine göre, İstediği renkleri, şekilleri, aynaları ve aksesuarları kullanarak, evi elleriyle boyayıp hazır hale getiriyor. Ancak düğün ondan sonra yapılabiliyor. Gündüzleri evlerin üstü düz olduğundan damlardan geçerek birbirlerine misafirliğe gidiyorlar.

Bedevi hayatı yaşadıklarından çölde çadırlar kuruyor, her türlü yaşamsal ihtiyaçlarını buralarda yapabiliyorlardı.

Kaddafi, kızları okutuyor, Çağdaş bir birey olmaları için çaba sarf ediyordu.

Nihayet çölde kalacağımız çadırlara geldik. Kızgın güneş altında 2 gün geçireceğimiz bir hayli konforlu idi. Klimalar çalışıyor, soğuk su bulunabiliyordu. Çölün ortasında 5 yıldızlı bir konfor demekti bu.. Çadırlara yerleştik tek sorun vardı. Saat 23.00 de  Jeneratörler kapanıyordu. Tecrübeli olduğumuzdan evde ne kadar el feneri varsa yanımıza almıştık.5 el feneri mumluk, ışık elde ediyorduk sabaha kadar.

Gece çöl birden bire soğuyor, acayip bir sessizlik ortalığı kaplıyordu. Duyulan sadece rüzgarın uğultusu ve bir de çölde yaşayabilen bazı böceklerin sesi…(Bu duyguyu daha önce gittiğimiz Mısır da çölde güneşin doğuşunu izlerken yaşamıştık. Soğuktan dişlerimiz birbirine vurmuştu. Güneş çıktıktan sonra ise cehenneme hoş geldin partisi başlıyordu.) İnsan ister istemez ürperiyor. Gökteki yıldızlara uzansanız tutacakmışsınız gibi yakın…Sabahı zor ettik. Mükellef bir kahvaltıdan sonra gurup bir başka yöne giderken ben akşamdan ayarladığım jeep ile çölde fotoğraf çekmeye gittim.

Unutuyordum çölde serap gördüm derler ya işte o serabı da gördük. Hani mahallemizde oturan o kıvırcık saçlı Serap değil )))gerçeği…Bir Alman gurup suyun tadını çıkartıyor, yüzüyordu.. Çölün ortasında küçük bir göl…Hayret verici bir durum…

Size bilgi verme adına buraya birkaç fotoğraf koyuyorum. Evet, Biraz da kum fırtınalarının faydalarından bahsedelim.

Dünyada, bozulmadan günümüze kadar gelen en önemli tarihi eserler, Libya’dadır. O dönemlerde yaşamış bütün uygarlıkların eserleri hala dimdik ayaktadır. (Sadece büyük ve yıkıcı depremler sonucunda zarar görmüşlerdir. ) Sebebi ise meşhur Kum fırtınalarıdır. Bu tarihi yapılar yıllarca kum fırtınaları sayesinde kum yığınlarının içinde kalarak günümüze kadar sağlam gelebilmişlerdir.

Yeni yeni gün ışığına çıkarılan tarihi eserler umarım yağmalanmaz, dünya mirası olarak bizden sonraki kuşaklara aktarılır…

Tripoli ( Trablusgarp )-Bingazi arası 1008 km. Bu bölge Akdeniz’in en güzel kıyı şeridinin olduğu alanlar. Kaddafi zamanında bu bölgeye 1000 den fazla otel yapımının tasarlanmış ve antlaşmalarının da yapılmış olduğunu söylediler.

Beğenirsiniz, beğenmezsiniz Kaddafi halkı için çok şeyler yapmış lider, diktatör ve megolaman ve manyak biri.. Ancak hiç biri, o dönemdeki zengin ve güçlü Libya gerçeğini ört bas etmeye  yetmiyor.

Arap Baharını bahane ederek, Daha fazla özgürlük vaadi ile sınırların yeniden çizilmesi heveslilerinin , Bu gün Libya’yı ve tüm orta doğuyu getirdiği duruma baktığınızda,Kan ,gözyaşı ve Kaostan başka bir şey göremezsiniz. Yazık…

Libya hakkında daha geniş bilgi edinmek isterseniz aşağıdaki link tam size göre. Kolay gelsin…

https://www.neoldu.com/libyada-gezilip-gorulmesi-gereken-yerler-11150h.htm

https://islamansiklopedisi.org.tr/libya

Libya defterini de böylece kapatmış oluyoruz.

Siz değerli takipçilerimi derneğimiz Kocaeli Bağımsız Fotoğrafçılar Topluluğunun organize ettiği ULUSLARARASI FOTOĞRAF SUNUMLARI ile buluşturmak istiyorum. Her gece saat 22.00 de başlayacak fotoğraf sunumlarını mutlaka izleyin ve altına düşüncelerinizi mutlaka yazın. Her akşam saat 22.00 de buluşmak üzere, Sağlıcakla kalın. Evde Kalın.

Saygılarımla.

Kemal KAYA

Bu içeriğe tepkiniz nasıl oldu?
Bayıldım
1
Kızgın
0
Komik
0
Şaşkın
0
Üzgün
0
Henüz yorum yok. İlk yorumu siz yapın!

Bir cevap bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

Türkiye'den ve Dünya’dan kadınlara öncelikli olarak, bütün kesimi ilgilendiren haberler tarafımızca bizzat yapılmaktadır. La Femme Nicomedia bir markadır. Her hakkı saklıdır. Bu websitesinde yer alan hiçbir metin/haber izin almadan kopyalanamaz.

Yukarı Kaydır