Şu anda okuyorsunuz
KENDİNİ YİYEN AÇ GÖZLÜ KRAL ERYSİCTHON

KENDİNİ YİYEN AÇ GÖZLÜ KRAL ERYSİCTHON

KENDİNİ YİYEN AÇ GÖZLÜ KRAL ERYSİCTHON...

Bir zamanlar Teselya’da, Erysichthon adında hani derler ya ”Allah’tan korkmaz, kuldan utanmaz” bir Kral yaşarmış. Ne Tanrılara saygısı, ne de korkusu varmış, ne insana, ne de dikili ağaca… İşte efsaneye konu olan bu Kral; günlerden bir gün sarayına yeni bir ziyafet salonu yaptırmak ister. Kentin yakınlarında bereket tanrıçası Demeter’e adanmış bir koruluğun ağaçlarına göz diker. Krala bu ormanın Tanrıçanın kutsal korusu olduğu, asırlık ağaçların altında orman perilerinden tutun da kurtlardan kuşlara pek çok canlının barındığı söylense de kimse dinletemez. Aklına koymuştur kıyımı bir kere… Adamlarıyla ormanın yolunu tutan Kral işe başlamalarını ister fakat kimsenin eli kalkmaz ağaçları kesmeye. Eline baltayı alan Kral, korudaki ağaçların içinde adeta başlı başına bir orman olan en yaşlısına, kutsal meşeye yaklaşır… On beş kişinin ancak sarabildiği gövdesi, bulutların içinde kaybolan doruklarıyla bütün ormanı aşmaktadır yaşlı meşenin yüksekliği… Bedeni tanrıça Demeter’e adanmış yazıt ve dileklerle, el ele verip hoş vakit geçiren ağaç ve orman perileriyle mabedi gibidir Tanrıça Demeter’in. Kral haykırır uşaklara ”Hep tanrıçanın dediği olmaz. Ne kadar değerli olursa olsun; bu ağacın dorukları yere değecek!!!”. baltasını indirdi indirecek krala engel olmak ister uşaklarından biri ileri atılarak. Fakat engel olmak ne demek? Gözü dönmüş kralın baltasının ilk kurbanı olur ve oracıkta can verir. Gözünü kırpmadan bir insanı öldüren ağaç mı dinler hiç? Havada eğri çizen baltası indirir ilk darbeyi… Bir inilti yükselir yaşlı meşeden; yaprakları, palamutları, uzun dalları sararır sallanarak… Uğursuz el devam eder kocaman bir yara açarak… Peş peşe iner ulu meşeye Kralın ve can korkusuna düşen uşakların balta darbeleri. Kutsal ağacın gövdesi köklerinden ayrılıp yapraklı dorukları yere değince; ağacın içinde yaşamını sürdüren ağaç perisi “Hamadryad”dan Krala yapılan büyük bir lanet kalır geriye. ”Demeter’in çok sevdiği bir Nymphayım ben, evimdi burası benim, bir gün bulursun bize ettiklerinin cezasını, budur avuntum” olur ağaç perisinin son sözleri… Kardeşlerinin ölümüne başlar ağlamaya tüm ağaç ve orman perileri. Koşup ulaştırırlar bereket Tanrıçasına olup biteni. Demeter saygısız zorba Kralın yaptıklarını duyunca der ki; “suçu cezasız kalmayacak” ve düşünür bu açgözlüye verilebilecek en iyi cezayı… Dağ tanrıçalarından birini çağırıp; Kafkasların arkasında İskitya diye anılan bölgede yaşayan açlık tanrısı Limos’u bularak ona vereceği görevi iletmesini ister Demeter. Çünkü Tanrıçanın oraya gitmesi doğaya aykırıdır. Ne bereketin olduğu yerde açlık; ne açlığın olduğu yerde bereket bir arada olamazlar doğaları gereği. Tanrıça oraya ulaşması için, dağ Tanrıçasına kendi hızlı atlarının çektiği arabayı vererek; bu çorak topraklarda yaşayan uğursuzun yanına çok yaklaşmadan, ona Kralın içine yavaşça sızmasını istediğini söyler… Taşlı bir tarlada seyrek otları dişleriyle, tırnaklarıyla sökerken bulur onu dağ Tanrıçası. Dağınık saçları, çökük gözleri, sapsarı yüzü, kaskatı derisinden seçilen bağırsakları, olmayan karnıyla ürkütür görüntüsü dağ Tanrıçasını. Demeter’in uyarısı aklına gelir ve açlık tanrıçası Limos’a fazla yaklaşmadan iletir Tanrıça Demeter’in ondan isteğini… Limos bereket Tanrıçasının buyruğunu yerine getirmek için bir gece Kral uykusundayken süzülür yatağına. Kanatlarını açıp, uzanır üzerine yavaşça. Erysichthon’un içine derin bir nefes verir. Öyle bir nefes ki zorba Kralın içindeki ücra köşeye kadar ulaşır… Kral karnında çöreklenen açlığın etkisiyle çeşit çeşit yiyeceklerle süslü düş nedeniyle olmayan yiyecekleri çiğner uykusunda boş yere… Karnının ve bağırsaklarının açlıktan burulmasıyla tatlı uykusundan uyanıp; seslenir hizmetkarlara ”Derhal masayı kurun; havada, karada, denizde yiyecek ne varsa getirin!!!” emekler geldikçe doymak ne kelime, yokluk içinde hissetmektedir yüzsüzce. Ne bir ulusu doyuracak kadar yemekler; ne okyanusu dolduracak sular yeter uğursuz krala. Hani güçlü yanan ateşin üstüne ne atılsa yutar ya; tıpkı öyledir açgözlü kral da… Ne varsa yemekte; yedikçe daha fazla acıkmakta, acıktıkça istemektedir misliyle… Derin bir uçurum nasıl düşeni yutarsa; kralın midesi de yutar babadan kalma ne varsa… Geriye bir kızı kalır para edip yiyecek sağlayacak; son çare götürür satar kızı Mestra’yı da köle niyetine pazarda.. Bir zamanlar deniz tanrısı Poseidon’la sevgili olan kız; çaresizce uzatır ellerini denize ve yalvarır bir zamanlar sevgisini kazandığı tanrıya. Mestra’nın yakarışlarını duyan deniz tanrı şekilden şekile girebilme yeteneği verir genç kıza. Kızının kimi zaman kuş, kimi zaman, öküz, kimi zaman kısrak biçimine girme yeteneğini fark eden açgözlü baba; defalarca satıp kandırır alıcıları. Bir müddet daha her satıştan sonra şekil değiştirip kaçıp gelen genç kız, gelir kapısı olur yiyecek bulmadan doymayan babasına. Ne varsa yutar kralı tüketen açlık. Ne yese; yediği daha da çoğaltır azdırır açlığını.

Artık hiç bir şeyin doyuramadığı kral Erysichthon başlar kendi kendini yemeye, parçalamaya, gittikçe eksilip yok olur gövdesi…Darısı diğer açgözlülerin başına…

*Tselya; Yunanistan’da günümüzde yaklaşık olarak Atina ve Selanik arasında kalan coğrafya… *Tablo;Fransız Mitolojik hikayeler ressamı Emile Jean-Baptiste-Philippe Bin tarafından 1870 yılında yapılan “ Hamadryad “ tablosudur…

Dünya Mitleri…

@arkeoportal Sedef DİNKÇİ

Bu içeriğe tepkiniz nasıl oldu?
Bayıldım
0
Kızgın
0
Komik
0
Şaşkın
0
Üzgün
0
Henüz yorum yok. İlk yorumu siz yapın!

Bir cevap bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

Türkiye'den ve Dünya’dan kadınlara öncelikli olarak, bütün kesimi ilgilendiren haberler tarafımızca bizzat yapılmaktadır. La Femme Nicomedia bir markadır. Her hakkı saklıdır. Bu websitesinde yer alan hiçbir metin/haber izin almadan kopyalanamaz.

Yukarı Kaydır