Şu anda okuyorsunuz
CAMDAKİ KIZ

CAMDAKİ KIZ

camdaki kız

Gülseren BUDAYICIOĞLU

Yazarlar Hakkında;

1947 Yılında Ankara’da doğumlu Dr. Gülseren BUDAYICIOĞLU, İlk ve Orta Öğrenim- TED Ankara Koleji, Üniversite- Ankara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, İhtisas- Hacettepe Üniversitesi, Psikiyatri Bölümünde tamamladı

Tıp öğrenimi sırasında önce TRT Ankara Radyosu’nda, daha sonra da TRT televizyonunda 5 yıl boyunca kadrolu spiker ve sunucu olarak görev yaptı.1977’de uzman oldu ve 1982 yılına kadar aynı üniversitede öğretim görevlisi olarak meslek yaşamına devam etti. Bu dönemde bir yıl süreyle, Hacettepe Üniversitesi ve TRT’nin iş birliği ile hazırlanan ve TRT Televizyonlarından canlı olarak yayınlanan, “İnsan ve Dünyası” adlı sağlık ve eğitim programlarında, yapımcı ve sunucu olarak görev aldı.

1982 yılında Üniversite’den ayrıldı. 2005 yılına kadar, Ankara’da serbest hekim olarak çalıştı. 2004 yılında, farklı tanı gruplarından hastalarıyla görüşmelerini bire bir kaleme alarak Remzi Kitabevi tarafından yayınlanan “Madalyonun İçi” adlı kitabı yazdı.

07.03.2005 tarihinde en büyük hayalini gerçekleştirerek, her kesimden insanın sosyal güvencelerini kullanarak başvurabileceği, T.C. Sağlık Bakanlığından ruhsatlı Ankara’nın ilk özel psikiyatri merkezi olan “Madalyon Psikiyatri Merkezi” ni kurdu. 2013 Şubat ayında, Madalyon Psikiyatri Merkezi İstanbul şubesini kurdu.

2008 yılında “Günahın Üç Rengi” ve 2011 yılında “Hayata Dön” adlı kitapları yine Remzi Kitabevi tarafından yayınlandı.

Eşini 2007 yılında kaybeden ve iki çocuğu bulunan BUDAYICIOĞLU, halen ülkemizin en büyük özel psikiyatri merkezi olma özelliğini koruyan Madalyon Psikiyatri Merkezi’nin başkanı olarak meslek yaşantısını sürdürürken, bir yandan da hastaları ile yaptığı görüşmeleri bire bir anlatan, psikiyatriyi kuramsal olmaktan çıkarıp pratik yaşam içinde kitlelere sunan kitaplar yazmaya devam etmektedir.

CAMDAKİ KIZ

“İnsanın ruhsal durumu yüzüne nasıl da yansıyor. Bir kadın o gün çok güzelse, mutlaka seviliyordur. Sevilmenin ışıltısı yansır yüzüne.”

Kitapla birlikte Madalyon kliniğin içine girip oradan Hayri’nin hayatına misafir oluyoruz. Hayri, Türkan, Nalan ve Laz kızı hangi senaryoda bir araya geliyorlar. Evet yaşanmış hayat hikayesinin içinde bulacaksınız kendinizi fakat filim izler gibi yok artık dediğiniz bölümler fazlası ile olacak.

Hayri Türkan ile evli fakat çalışmakta olduğu şirketin gelini Nalan Hanım’a âşık olur. Nalan çok ünlü bir şirketin sahibinin gelini maddi olarak tüm imkanlara sahip olsa bile kocası tarafından hiç sevilmemekte ve bu sevgisizlik onu günden güne sona sürüklemekte. Tam bu dönemde Hayri’nin ilgisi ile içinde kaybolduğunu düşündüğü duyguları gün yüzüne çıkıyor. Eşinden boşanan Nalan Hayri ile bir hayata adım atıyor, evli olduğunu bilerek. Çünkü Nalan’ın tek aradığı masumca sevilmek ve sevmek. Paranın satın alamayacağı sevgi duygusu idi Nalan’ın aradığı ve onu Hayri’de bulduğunu düşünüyordu.

“Sevilmeyi sever insanlar. Böylece kendi seçtiklerine değil, onları seçme cesareti gösterene âşık olurlar.”

Fakat Nalan’ın yakaladığını sandığı mutluluk 7 yıl sonra Hayri’nin Laz kızına âşık olması ile kabusa dönüşüyor. Yaşama bağlı olmasının tek nedenini Hayriye bağlamış olan Nalan tüm dengesini kaybediyor ve yolu Madalyon kliniğe düşüyor. Çünkü Hayri Laz kızına evlenme sözü vermiştir. Peki bu söz Nalan’da Türkan’da ve Hayri’de nelere mal olacak.

Sevgiye aç büyüyen, hayatı boyunca sevgi görmemiş olan Nalan Hayri’de gördüğü sevgiyi ve ilgiyi aşk sanması ve bağımlı hale gelmesi Hayri’yi kaybetme duygusu ile yerini intihara kadar gidebilecek bir depresyona bırakıyor. Düzenli seanslara gelen Nalan’ın hayata bakışı tamamen değişmeye başlıyor. Ayakları üzerinde dimdik durabilen bir kadın olarak farklı bir karaktere bürünüyor.

“Bize çocukluk acılarını tekrar yaşatacak kişileri gözünden tanır, başkasına değil, ona âşık oluruz. Hayat onu kendi ellerimizle buldurur bize.

Kaderimiz aslında doğduğumuz evlerde yazılır. Yine o evlerde yaralanır, o yaralarla büyür, sonunda o yaraların bizi götürdüğü yere gideriz. Ancak mutluluk her zaman o yolda değildir…”

Nalan, Hayri, Türkan ve Laz Kızı. Hepsinin hayatında çocukluktan gelen yaraları var, o yaralar ile yüzleşmeden hiçbirinin hayatının dengeye gelmesi maalesef mümkün değil.

İlginizi Çekebilir

“Sevgi herşeyin ilacıdır.”

Yaşanmış olaylar her zaman etkileyici olur okuyucu üzerinde. Kendimize ayna tutarız, cümleleri olayları düşünürüz. Cümleleri okuyup durup düşüncelere dalacağınız bu kitap ilişkiler adına, sevgi adına, sevgisizlik adına, çocukluk yıllarında biriktirilen anıların bıraktığı derin izler adına sizleri düşünmeye sevk edecek.

‘’Kendi geçmişini doğru okumazsan, hayat boyu aynı geçmişi tekrarlar durursun ve bütün bunları bir kader gibi kendi çocuğuna geçirirsin.’’

Kitapta ders almamız gereken en önemli noktalardan birinin de dinlemeden yargılamak özelliğimiz. Karşımızdaki kişiyi yargılamadan önce mutlaka dinlememiz gerektiği. Kim bilir en derinlerinde kimseye anlatamadığı nasıl bir hikayesi, nasıl bir yarası var.

Samimi bir dil ile yazılmış olan kitap sizi çocukluk yıllarınıza kadar götürecek, kendinizi sorular sorarken bulup, her satırında aslında kendinize ayna tutacaksınız

“Karşınıza öyle biri çıkacak ki, size sevmeyi öğretene kadar sizden vazgeçmeyecek.”

Keyifle Okumanız Dileklerimle

Göknil KONGURTAY

Bu içeriğe tepkiniz nasıl oldu?
Bayıldım
1
Kızgın
0
Komik
0
Şaşkın
0
Üzgün
0
Henüz yorum yok. İlk yorumu siz yapın!

Bir cevap bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

Türkiye'den ve Dünya’dan kadınlara öncelikli olarak, bütün kesimi ilgilendiren haberler tarafımızca bizzat yapılmaktadır. La Femme Nicomedia bir markadır. Her hakkı saklıdır. Bu websitesinde yer alan hiçbir metin/haber izin almadan kopyalanamaz.

Yukarı Kaydır