Şu anda okuyorsunuz
Avrupa Birliği için adeta bir köprü kenti Strasbourg

Avrupa Birliği için adeta bir köprü kenti Strasbourg

Av.Merve ARCASOY Gezi Strasbourg

Herkese Merhaba!

Epeydir gezilerimi sizlerle paylaşamadım. Ama bugün güzel bir yere gidiyoruz: Strasbourg!

Strasbourg geçmişte alman hakimiyetinde olup, günümüzde Fransa’nın kuzeyinde bulunan gerçekten çok güzel bir Fransız-alman kentidir.

Strasbourg’u ünlü yapan çok şey var, turtası, dağları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa Parlamentosu…

Avrupa Birliği için adeta bir köprü kentidir Strasbourg çünkü Avrupa Birliği denilen oluşum alman ve fransızdır. Aslında bunun temelinde çok hazin bir şey yatar, İkinci Dünya Savaşı. İkinci Dünya Savaşı’nın bitimi ile Avrupa’da yaşanan dehşet bir şekilde bertaraf edilmek istenir ve o an İnsan Hakları Kavramı doğar. İnsan Hakları öylesine çok ihlal edilmiştir ki bunu kaleme alıp, çerçevelemek, sınırlandırmak ve bir daha sonsuza kadar ihlalini engellemek isterler. Orada aslında komşuluktan gelen dostluk, hukuki anlamda da pekişir ve Fransa ile Almanya arasındaki o sonsuz birliktelik hep devam ettirilir.

Bir yerde hangi bayrağının dalgalandığından çok önemli olan, evlerin içindeki dekorun hangi millete, ocakta pişen yemeğin milletine, çocuklara verilen isimlerin harflerine bakmaktır. Bir şehrin milletini halkın kendisinde görürsünüz ve Strasbourg almandır. İsimler, soyadları, yemek tarifleri, evler, hepsi almandır.

Strasbourg’a nasıl gidilir? İstanbul’dan ya İsviçre-Basel üzerinden gidebilirsiniz ki ben öyle yaptım, ya da doğrudan Strasbourg uçağına binebilirsiniz. Basel’den gitmek daha hesaplıdır. Basel’de indiğiniz havalimanının üç ülkeye kapısı açılmaktadır: Almanya, İsviçre ve Fransa. Fransa kapısından çıkarak otobüs ya da trenle o meşhur Colmar’dan geçerek, Strasbourg’a ulaşabilirsiniz. Sürekli grev olduğundan tren bileti almaya korktum açıkçası ve otobüs bileti aldım. Otobüsle seyahat etmeyi hele ki de Balkanlarda ya da Avrupa’da bir yerden bir yere gidip gelmeyi hep sevmişimdir. Neyse, Strasbourg’a flixbus otobüsüyle yaklaşık 18 euro vererek gelebilirsiniz.

Nerede kalacaksınız? Orası size kalmış ancak Petite France semtini tavsiye ederim. Tam merkezde ve tam de eski şehrin olduğu tarihi bir semt Petite France.

Strasbourg’da kaç gün kalınmalı? Strasbourg’da bence üç gün geçirilebilir. O kadar güzel yeme içme yerleri var ki, insan bu şehri üç gün dolu dolu yaşamalı bana göre.

 

Neler yapabiliriz Strasbourg’da? Hemen sabah kalkıyorsunuz ve Fransa’nın, resmi oylamaya göre en güzel katedralini görmeye gidiyorsunuz: Cathédral de Notre Dame de Strasbourg. Notre Dame’dan kasıt tabii ki Meryem Ana’dır ve Meryem Ana Fransa’da neredeyse her kentte bir kilisenin ya da katedralin adını alır. Sonra katedralin tam önüne gelip en az on dakika gözlemleyin bence. Çünkü mimaride müthiş detaylar var. Adamlar, kadınlar, azizler, melekler, sanırım şeytanlar da vardı. Doya doya bakın. Tam katedral karşısında müthiş kafeler var. Bir yere gitmişken orada insanlar ne yapıyorsa siz de aynısını yapın çünkü başka türlü orayı yaşayamazsınız. Beyaz peyniri, domatesi unutun, kahve, portakal suyu ve kruasan alın. Kafe olarak Aux douze apôtres’u öneririm. İnternette bulabilirsiniz.

Epeyce müze olduğundan hemen katedralin içine girin, içeride bakılacak çok vitray, çok işleme var. Sonrasında katedralin kendi müzesine girerek, bir günlük 12 euro tutarında bir ödeme yaparak günlük neredeyse tüm müzeleri gezme fırsatı bulabilirsiniz.

Normal Avrupa şehirlerine nazaran biraz daha büyük bir şehir Strasbourg. Dolayısıyla tramwaya binmeniz gerekebilecektir. Özellikle merhum Tomi Ungerer’in müzesine gitmenizi tavsiye ederim. Özellikle çocuklar için çok eğlenceli olabilir. Tomi Ungerer aslında bazılarımızın tanıdığı biri. Fransız-alman ortak yayın yapan tv kanalı Arte’de çoğu kez çizimlerine, çizgi filmlerine yer verilir. Benlisedeyken, çizgi filmlerinin bize izletildiğini hatırlıyorum. Onun bıraktığı eserler tüm çocuklara armağan bir kültür mirasıdır. Bunun yanında erotik çizimlerinin olduğu bir kat ta bulunuyor müzede. Orayı da gezmelisiniz elbette. En çok eğlendiğim müze Strasbourg’da burasıydı.

Tarihi ve sanatsal diğer müzeleri sayacağım ve size tavsiyem muhakkak sesli rehber almanızdır. Audioguideler ücretsiz olduğundan ve gezdiğiniz, gördüğünüz şeylerin anlamını öğrenmek açısından çok faydalıdır. Gözünüzden kaçan küçük bir detay aslında sanatçı ya da zanaatkar için çok değerli olabilir, onları es geçmemiş olursunuz. Rohan Sarayı ile başlayalım. Müthiş bir saray, içerisinde yaşamak neymiş göreceksiniz. Fransızların bu hayatta en iyi bildiği ancak bugünlerde pratik edemediği şey iyi yaşamaktır. İyi yemek, iyi yatak, iyi giysi, iyi koku, iyi müzik, iyi tablo, iyi olabilecek her şeyi yapar, yaratır Fransızlar ve tüm dünyaya örnektirler. Evet, burunları büyük, evet kibirliler ama hiç olmazsa gururlu ve kibirli olmalarının bir temeli var. Mesnetsiz bir kibirlilik sadece az gelişmiş ülkelerde olur.

  

 

Rohan Sarayı’nın avlusuna girin ve etrafınıza bakın. O kadar güzel ki…1900’lü yılların başında ve günümüzde Arkeoloji Müzesi, Dekoratif Sanatlar Müzesi ve Güzel Sanatlar Müzesi olmak üzere 3 ayrı müzeye ev sahipliği yapmaktadır. Bu üç müze ve sarayı aynı günlük bilet ile gezebileceksiniz. Çok yorucu olacak ama olsun. Öğlen yemeği nerede yiyeceksiniz? Ne yiyeceksiniz? Tarte flambée ya da almanca flammenkuche yemeden gelmeyin. Birçok çeşidi var, muhakkak size uygun vardır. Ben merkezde Le vieux Strasbourg restoranına gittim. Turistik, tarihi ve geleneksel bir restoran. Size tavsiyem hiçbir şeyin fiyatını türk lirasına çevirmeyin. Mutsuz olursunuz. Ben bunu yapmıyorum. Euro eurodur. Bir Euroyu bir Euro olarak düşünün.

Avrupa’dasınız ve bunu her gün yapmıyorsunuz. Mecburen bir otobüse ya da tramwaya binerek, Modern Sanat Müzesi’ne gitmelisiniz. Modern Sanat Müzesi kocaman ve içeride sizi Picasso, Miro, Rodin bekliyor. Az bilinen Hollandalı sanatçılardan, yerel Fransız sanatçılara kadar modern sanatın hem tek boyutlu hem de üç boyutlu hallerini göreceksiniz. Kesinlikle gezilmesi gereken bir yer.

Aklınızda hava soğuktur, donarız gibi bir düşünce var ise, inanın artık Avrupa da eskisi kadar soğuk değil. Bereniz, eldivenleriniz, botunuz, atkınız, cebinizde c vitamini ve mendilleriniz ile her yere gidebilirsiniz. Kötü bir şey olmayacak.

Bir bar var ki gitmeden dönmeyin, le Metéor. Müthiş biraları var ve müthiş bir iç dekorasyonu var. Fransa’da biralara meyveli şuruplar da eklenir, Metéor’da şeftalili, kırmızı meyveli, birçok değişik stil ve dokuda bira içebilirsiniz. Fransa’da bar kültürü epey gelişmiştir. Çok güzel barlar da vardır, barlara gelen çok değişik insanlar da. Onlarla konuşmak biranızın tadını daha da güzelleştirir. Barlarda her zaman ilginç insanlar olur bence çünkü alkollü içki sıradan bir içecek değildir, beraberinde entelektüellik te barındırır.

Gerisi biraz da sizin zevklerinize kalmış elbette. Herkes bu tarz gezmek zorunda değil. Vakit olsa ben her bara gitmek isterim açıkçası. Tatlıya geçiyoruz. Ne tatlısı yiyeceğiz? Onu ben sayamam, saymakla bitmez. Ben çilekli tart, taze yaban mersinli tart severim. Ama Fransızların sayısız çikolatalı tatlısı da vardır. Hiçbir şey yiyemez iseniz, markete gider aromalı yoğurtların tadına bakarsınız. Krem karamelden, chocolat fondana, sütlaçdan tiramisuya her şeyi marketten alıp deneyebilirsiniz.

Strasbourg bir kez gezilecek bir yer değil, birçok kez gidilmesi gereken çeşitli yerlerin olduğu bir yer.

O kadar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi demişken, oralara da gitmeden dönmeyin, kocaman binalarını görün.

Medeniyetin ülkesi Fransa’nın en güzel şehirlerinden birini gezdik. Herkese bol seyahatli bir yıl dilerim. Sevgiler.

Av.Merve ARCASOY

 

Av.Merve ARCASOY Gezi Strasbourg

Bu içeriğe tepkiniz nasıl oldu?
Bayıldım
2
Kızgın
0
Komik
0
Şaşkın
1
Üzgün
0
Henüz yorum yok. İlk yorumu siz yapın!

Bir cevap bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

Türkiye'den ve Dünya’dan kadınlara öncelikli olarak, bütün kesimi ilgilendiren haberler tarafımızca bizzat yapılmaktadır. La Femme Nicomedia bir markadır. Her hakkı saklıdır. Bu websitesinde yer alan hiçbir metin/haber izin almadan kopyalanamaz.

Yukarı Kaydır