Şu anda okuyorsunuz
ANTİK ÇAĞIN DEPREMLERİ

ANTİK ÇAĞIN DEPREMLERİ

ANTİK ÇAĞIN DEPREMLERİ

Depremler antik çağda nasıl bir rol oynadı, en ciddileri nasıldı ve sonuçları ne oldu?.. Günümüz bilimsel verileri ile depremler ,Akdeniz, Afrika plakasının Avrasya plakası ile yer değişmesi ittirmesi sonucunda oluşan yüksek sismik teknotik hereketlerdir… Bu hareketler depremleri oluşturan fay hatlarını doğurur. Antik çağda bilim adamları bunları nasıl açıkladılar? Birçok insan depremleri ve diğer doğal afetleri tanrıların iradesine bağlıyordu, davranışlarından dolayı yaşadıkları insanlara veya şehirlere öfkelenen tanrılar onları çeşitli şekillerde ceza yoluna giderek vebalar, savaşlar, açlık, doğal afetler ile bu cezaları ödettiriyorlardı… Ancak , o çağlarda bile depremleri açıklamak için karmaşık teoriler geliştiren, inançlara dair açıklamayı bir kenara bırakabilen bilim adamları her zaman olmuştur….Bilimsel çalışmalarını MÖ 6. yüzyılın sonu ile 5. yüzyılın ilk yarısı arasında geliştiren Miletli Thales’e göre, Dünya su üzerinde yüzer..Thales’e göre depremler aslında okyanus sularının hareketi ve dalgalanması nedeniyle oluştuğunu yazar, bu açıklama, yanlış olmasına rağmen, doğaüstü veya mistik varlıklara bağlamadan daha doğa ve bilim içerikli yapılan ilk açıklamadır…Zaten ünlü oyun yazarı Apuleyo’nun (MÖ 2. yüzyıl) çeşitli bilimsel konuların bir derlemesi olan “De mundo” da bu olgunun bir sınıflandırması ortaya çıkıyor. Bize şunları söylüyor: “Yeryüzü, içinde nefesler ve ateşle doludur”…”Tellus spiritu ve ignifecunda est” Ve bunlar, Dünya’nın iç oyuklarından geçerken, kompakt kısmına çarpar…dar yerlerden geçmeye çalıştıklarında ve bir çıkış yolu bulamadıklarında, sonunda hareketler üretirler…. Daha sonra, sonuçlarına dayalı olarak yedi tür deprem sınıflandırması önerir (nehirlerin seyrindeki değişiklik, dünyanın açılması, gazların salınması vb.)Anaxagoras (MÖ 6. yy), Abderalı Demokritos (MÖ 6. ve 5. yy) veya Milet’li Anaximenes (MÖ 6. yy) gibi diğer bilim adamları depremleri meteorolojik bir bakış açısıyla açıklamaya çalışırlar…. Aristoteles (MÖ 4. yy) bu yaklaşımı reddeder, çünkü bunun nedeninin, yerkabuğunun içinde şiddetli rüzgar hareketleri üreten, iki farklı sirkülasyon arasındaki dengesizlik olduğunu düşünür… Tito Lucrecio Caro, bunu, içindeki büyük mağaraların çökmesi nedeniyle Dünya’nın içindeki büyük kütlelerin çökmesine bağlıyor… Aristoteles ile daha uyumlu olan yaşlı Pliny, başka bir ilginç sınıflandırma yapar: “Bir yerde duvarların yıkılması, diğerlerinde her şeyi yutan derin obruklar oluşturanlar, diğerlerinde büyük kütleler kusan, diğerlerinde nehirleri fışkırtanlar …Hayvanların ve deniz kuşlarının tuhaf davranışlar sergilemesi, kuyuların bulanıklaşması vb. bir dizi uyarıcı belirti verir ve deprem anında kapı kemerlerinin altında durmak gibi koruma önlemleri sunar… köşeler, tuğla ve kerpiçle taştan daha iyi inşa edin, vb. Seneca ise , bir kitabını depremlere ayırmış ve depremleri, hareketleriyle havayı sıkıştırarak yerin altında var olan büyük akımlara bağlar… Ayrıca, Dünya’nın içindeki nadir bulunan havanın, sarsıntılarla salınmasının vebalara ve salgın hastalıklara neden olabileceğini de eklemiştir…MS 79 Büyük Pompei Depreminden Öncesi; Hepimiz MS 79’da Vezüv’ün büyük patlamasını ve bunun Pompeii veya Herculaneum gibi şehirlerin varlığı üzerindeki korkunç sonuçlarını biliyoruz… Bunun yanı sıra, birinci yüzyıl boyunca, güney İtalya’da bu depremin öncüsü birkaç yer sarsıntısına rastlıyoruz…İlk bildiğimiz 37 yılındaki Suetonius, “Life of Tiberius” adlı eserinde 37 Mart’ta meydana gelen bir depremden bahseder… İmparator Roma’dan Capri’deki villasına dönmüştür… Ayrıca Tacitus, Tiberius’un ölümün törenlerinde, meydana gelen depremin imparatorluk alayının Miseno Dağı’ndaki Lucullus villasına sığınmaya zorladığını söyler… Capri fenerinin deprem sonucu yıkıldığını ve Tacitus ayrıca bize Nero’nun yönetimi altında 62 civarında yine Pompei’nin güçlü bir depremle kısmen yıkıldığını söylüyor… Yani Vezüv’ün büyük patlamasından 16 yıl öncesinden bahsediyoruz…Arkeologlar bize bu sarsıntıların bölgedeki zemin seviyesini etkilediğini ve Pompei’yi besleyen su kemerinin çalışmamasına neden olduğunu söylüyor… Seneca , 63 yılındaki büyük depremden sonra anarşinin, soygunların ve açlığın sokakları nasıl ele geçirdiğini anlatıyor… Egemen sınıfın bir kısmı bir daha geri dönmemek üzere ayrılmıştı , kalanlar ise zayıf ve sürekli depremlere alıştı… Belki de bu alışkanlık, 79’daki büyük patlamadan önceki günlerin sarsıntılarının uyarısını ciddiye almadıklarında Pompeii sakinlerinin sonunu getirdi.. ANTİK DÖNEMİN DİĞER BÜYÜK DEPREMLERİ…Napoli Körfezi hiçbir şekilde Akdeniz’de faaliyet gösteren tek bölge değildi… Antik harikalardan , Rodos Heykeli ve İskenderiye Deniz Feneri, sırasıyla MÖ 226 ve MS 955 -1302 (yıllarında İskenderiye deniz feneri iki ayrı deprem hasarı gördü) depremlerinde yıkıldı… MÖ 4. ve 3. yüzyıllarda Doğu Akdeniz’de yoğun sismik hareketler olduğunu biliyoruz… Kıbrıs adasının güneyindeki Curio, sadece 80 yıl içinde beş depreme maruz kaldı ve sonunda yıkıldı ve halk şehri terk etmek zorunda kaldı… MÖ 464’te bir deprem Sparta’yı yok etti ve topraklarında yaklaşık 20.000 ölü bıraktı… Köle helotlar, avantaj elde ettiler… Bu arada Atina, Sparta’ya askeri yardım göndermek istedi, ancak Sparta, Yunanistan’daki diğer büyük gücün iyi niyetine güvenmediği için yardımı reddetmişti..13 Aralık 115’te Antakya ‘da vatandaşlar uyurken, yaklaşık 7,5’lik korkunç bir depremin binlerce ölüme neden olduğunu biliniyor… Deprem, Pers seferine hazırlanan imparator Trajan ve onun gelecekteki halefi Hadrian tarafından bizzat bölgede iken yaşanmıştı.. Her ikisi de günlerce birbirini takip eden artçı sarsıntılardan korunmak için şehrin açık meydanlı olan evlerinde kaldılar, fakat binlerce vatandaşı ve Roma konsolosu Marco Pedon Vergiliano depremde öldü… Dion Cassius notlarından ;”İmparator Antakya’da kalırken korkunç bir deprem meydana geldi, birçok şehir hasar gördü, ancak en talihsizi Antakya oldu… Trajan kışı orada geçirdiğinden ve davalar, elçiliklerle ilgili olarak birçok asker ve sivil her taraftan bölgeye gelmişti , bu yoğunluktan yara almadan kurtulan hiç kimse yoktu ve bu yüzden Antakya’da tüm dünya bir felakete uğradı”…Cassius Dio, Roma Tarihi 68.24Yaklaşık 2,5 kilometre uzunluğundaki antik çağın en büyük kemerli caddesi moloz yığınına dönüştü… Şehrin dörtte üçü moloz yığınına döndü ve binlerce insan enkazlarda gömüldü…”Şeytan nihayet dindiğinde, harabeleri taramaya cesaret eden biri, bir kadının hala hayatta olduğunu gördü… Yalnız değildi, bir bebeği vardı ve kendini ve çocuğunu sütüyle besleyerek hayatta kaldı.. Kazdılar ve kurtardılar”…458’de bir başka ama bu sefer 6.5 şehri yeniden sarstı ve binlerce ölüm bıraktı… 525 veya 526’da deprem tekrarlandı ve yine Antakya değil, Akdeniz kıyısındaki diğer yerlerde de on binlerce ölümle yıkıldı…İmparator Julian’ın İran’a karşı hazırlıklarının ortasında, Nicomedia ve Nicaea şehirlerini büyük bir depremin etkilediğini kaynaklardan biliyoruz… Kaynaklara göre, MS 363 yılında bu imparator tarafından sipariş edilen Kudüs Tapınağı’nın yeniden inşasındaki başarısızlığın arkasında bu deprem veya artçı şokların olması muhtemeldir…1303 yılında de en az 8,5 büyüklüğündeki bir deprem Girit adasını salladı ve birkaç metrelik dev bir tsunamiyi tetikleyerek Mısır kıyılarına ulaşarak İskenderiye’yi yerle bir etti… Girit adasının bir kısmı denizin altında kaldı dalgalar 30 metreye kadar yükseldi…Görünüşe göre Girit, Afrika levhasının Anadolu altına girdiği , sıcak nokta diyebileceğimiz büyük bir fay üzerinde yükseliyor…Bu deprem büyük bir sel baskınına sebep oldu İskenderiye’de gemiler üç km içeri sürüklendi, Kahire’de ciddi hasarlara sebep oldu…Roma şehri , Antik Çağ’ın sonu ile orta çağ arasında (443.484 veya 508, 618, 801 ve 847) beş büyük depremle sarsıldı…Tabiiki bunlar Antik Çağ’ın tek büyük sarsıntıları değildi, birçoğunun kanıtlarına sahibiz, ancak çok daha kötü olan fakat elimizde kaynakların azlığından anlatıma alamadığımız sadece arkeolojik bazı bulgularla tahmin öne sürülen havzadaki depremler oldukça fazladır…. Örneğin , eski Ugarit’te, günümüz Suriye’sinde, MÖ 1365’te Akdeniz’in sayısız kıyı nüfusunu etkileyen bir tusunamiyi tetikleyen büyük bir deprem olduğunu biliyoruz… Atina’da ve Salamis adasında 480’de bir tusunamiyi tetikleyen başka bir yıkıcı acı yaşanmıştır… İlginç bir şekilde, bu durumda, ertesi gün Persleri Salamis Savaşı’nda yendikleri için daha dindar Yunanlılar tarafından iyi bir alâmet olarak kabul edildi… Bir başka merak uyandıran olay ise MÖ 325 yılında Pakistan’ın Makram kentinde meydana gelen olaydı, büyük İskender’in filosunu etkileyen bir tusunamiye neden olan , o zamanlar İndus Nehri deltası civarındaydı… Tito Livio bize, MÖ 217’de Trasimeno Gölü savaşında Hannibal’ın birliklerinin Romalılara pusu kurduğunu anı şöyle aktarıyor,: “Korkunç bir kargaşayla dağları yerle bir etti, nehirlerin akışını değiştirdi ve İtalya’nın birçok şehrinin büyük alanlarını yıktı.”Philostratus’a göre 93 yılında Çanakkale Boğazı’nın sol tarafındaki şehirler depremler ile yerle bir oldu, ancak neden olduğu ölüm sayısını bilmiyoruz… Arkeolojik kayıtlara göre Tire, Sayda, Beyrut ve Safad’ın yarısı da dönem dönem yıkılmış durumda…

Ayla ÖTÜK

#TARİHVEARKEOLOJİNİNGİZEMİ#aylaötük#antikçağdeprem

Bu içeriğe tepkiniz nasıl oldu?
Bayıldım
0
Kızgın
0
Komik
0
Şaşkın
0
Üzgün
0
Henüz yorum yok. İlk yorumu siz yapın!

Bir cevap bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

Türkiye'den ve Dünya’dan kadınlara öncelikli olarak, bütün kesimi ilgilendiren haberler tarafımızca bizzat yapılmaktadır. La Femme Nicomedia bir markadır. Her hakkı saklıdır. Bu websitesinde yer alan hiçbir metin/haber izin almadan kopyalanamaz.

Yukarı Kaydır